Uzun yıllar bankacılık sektöründe görev yaptıktan sonra, hayatına yepyeni bir yön vererek GBK Eğitim ve Danışmanlık şirketini kuran Gonca Berktay Karaalp, işindeki başarısı kadar güzelliği ve sıra dışı tarzıyla da dikkat çeken bir isim. Bireysel ve yönetici koçluğu hizmeti dışında, kurumsal gelişim projeleri kapsamında personel eğitimleri veren Gonca Berktay Karaalp, günlük yaşamında farklı tarzları bir arada kullanarak kendisine has bir stil yaratmış. Sıradanlıktan uzak, şık ve renkli parçalardan oluşan kombinleriyle kimi zaman yaramaz bir kız çocuğu kimi zaman alımlı bir iş kadını görünümüne bürünen Gonca Berktay Karaalp, hayata ve modaya dair seçimlerini Kocaeli Life okurlarıyla paylaştı.
İzmit’te ailem ile birlikte yaşıyorum.
Kararlarımı verirken dikkat ettiğim nokta, günlük konforuma hizmet edip etmediğidir. Ev seçimim de bu soruya cevap ararken oluştu aslında. Ev seçerken de aileme yakınlığı, 5 dakikada denize inebilmem ve oğlumun sokakta güvenle oynayabiliyor olması önemli kriterlerdi. Şu anda oturduğum ev bu kriterlere çok uygundu ve biz de kararımızı bu yönde verdik. Bir de evimizle birlikte ömürlük arkadaşlıklar edinmekti hayalimiz, o da oldu. Akşam işten geldiğimde çaydanlığın fotoğrafını mesaj atan ve “Hadi bahçede çay içelim” diyen komşularım var benim. Daha ne isteyebilirim ki?
Böyle bir şeyi hiç düşünmedim aslında çünkü yerinde oturabilen biri değilim. Aklıma bir şey gelir, kalkar diğer odaya giderim; kendimi dolap boyarken, kitap okurken, kitap yazarken, dikiş dikerken, tasarım yaparken, oğlumla oynarken bulabilirim. Sanırım bende şöyle oluyor: Neyi keyifle yapıyorsam orası keyif köşesi oluveriyor.
Çalışma masam. İşimin ilk adımlarını o masada attım ve dirseklerimi o varaklı masaya ilk dokundurduğum an kendi kendime dedim ki “Gonca, sen bu yolda güzelsin, vazgeçme”. Benim için manevi anlamı çok fazladır.
GBK Eğitim ekibinin içinde olmaktan mutluluk duyuyorum. Buna siz çalışmak dersiniz ben hayat amacı derim. Boş vakitlerimde sevdiklerimle sosyalleşmek benim için vazgeçilmez bir eylemdir. Boş zaman olmaz bence kişi kendine uygun zaman yaratır. Bu uygun zamanlardan birini de BAŞSİAD için yaratıyorum. Orası neredeyse benim ikinci ofisim. BAŞSİAD üyelerimizin gelişimi ve ticaretimizin hızlanması için gönüllülük esaslı projelerde çalışmak benim için kıymetli.
Çoğu zaman çalışarak. Eğer çalışmıyorsam doğanın huzur verdiği yerlerde olmayı seviyorum. AVM’lerden olabildiğince uzak duruyorum ama tabii hep belgesel izliyorum kafasını yaşayan biri de değilim. Kalabalığı çok severim. Dedim ya sosyalleşmek benim hayatımın vazgeçilmezi.
Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum. Yazar kalemimi kullandığım ve müthiş doyurucu geri bildirimler aldığım bir ortam benim için. İnsanlar, yazılarımın hayatlarına şifa olup kalplerine dokunduğumu söylüyorlar. Böyle söyleyince takipçilerim, sizce bu kadın sosyal medyayı aktif kullanmadan durabilir mi? Sosyal medya işimden dolayı da marka ve algı yönetimi açısından benim için çok önemli bir pazarlama aracı. Bir de seviyorum bu işleri zaten
Tüm sosyal medya mecralarında varım.
En son izlediğiniz film?
Steve Jobs’un hayat hikayesi.
Ben şarkıları sözleriyle severim. Bu yüzden Nil Karaibrahimgil ve Athena’nın şarkılarını çok beğenirim. Türkçe rap hayranıyım. Sagopa Kajmer dinlemeye bayılırım. ‘366. Gün’ son favorilerimden. Jennifer Lopez’in hem kendisine hem şarkılarına hayranım. Ceylan Ertem’i de severim, onun kederli sesi bana iyi geliyor. Ve bir şarkıyı seversem arka arkaya 20 kez falan dinlerim. 20 kez diyorum ama sıkıldığımdan değil telefonumun şarjı bittiğinden 20 kezde kalıyorum
Roman okumayı pek sevmiyorum. Genellikle psikoloji kuramlarını ve bilgi edinebileceğim kitapları seçiyorum. Yazar sınırlandırması yapamam ama en son Peter M. Senge - Beşinci Disiplin, Oytun Erbaş - Psikiyatrinin Kara Kitabı ve Dida Kaymaz - 180’i okudum.
Ben her tarzda giyinirim aslında. ‘Bulunduğu ortama uygun giyinir’ diyebiliriz benim için. Yırtık kot şort, beyaz basic tişört ve converse ile görebilirisiniz beni. Kalem etek ve topuklu ayakkabıyla da görebilirsiniz. Bazen de ayağıma yazlık botlarımı çekmiş asi bir tarzla görebilirsiniz. O gün nasıl bir kadın olmak istiyorsam, o oluyorum aslında. İş görüşmeleri dışında tarzım böyle biraz karışık ama asla baştan aşağıya klasik ve simsiyah değil.
Mizaç olarak sürekli aynı şeyi yapamam. Buna bağlı olarak hep aynı yerden alışveriş de yapamam. Sadece vazgeçilmez parçalarımı yani ceketlerimi İpekyol’dan almayı tercih ediyorum. Giyimimde bazı kalemlerden kalite akmalı, orada netim ama adı hiç duyulmamış bir markadan da alışveriş yapabilirim çünkü benim kafamdaki kombin için marka olması gerekmiyor. Ben zaten onu giydiğimde marka yapıyorum.
Kot etekte Zara’yı tercih ediyorum çünkü sıradan modellerden çok farklı kesimleri var. Kot pantolonda da Little Big çünkü vücut yapıma çok uygun kalıpları var.
Nike
Divares’in çok havalı modelleri var ama internetteki herhangi bir markadan da kombinime uyması için alışveriş yapabilirim.
Gömlekte, kumaş ve model bir arada değerlendirmeli bence. Markadan ziyade dikişleri muntazam olan, bol kesim beyaz gömlekler her zaman favorimdir.
Bilgisayar çantam, cüzdanım, kartlığım, günlük ya da spor çanta olarak tek markam var: Vakko. Bu markayı seviyorum ve başka da çanta kullanmıyorum.
Gardırobuma ihanet edemem. Hiçbir kıyafetimi bir diğeriyle aldatamam hepsi vazgeçilmezim. Bu arada yılda bir dolabımda sadeleştirme yaparım. Neredeyse battal boy çöp poşetiyle 3-4 poşete yakın kıyafeti arkadaşlarıma ya da ihtiyacı olanlara veririm. Eleme kriterimi de şöyle belirliyorum. Son bir senede hiç giymediysem, o parçayla vedalaşırım. Aslında çok güzel şeylerdir ama giymiyorsam gitsin başkasını güzelleştirsin diye düşünürüm.
Tarzını beğendiğim çok kadın var ama bir çoğu ikon değildir. Mesela arkadaşım Derya Kurt çok şık giyinir.
Beyaz bol kesim bir gömlek.
Hem gece hem de gündüz Dkny Be Delicious kullanıyorum çünkü bir kadının kokusu hep aynı olmalı ve hep aynı kokmalı.
Benim saçlarıma yaptığım eziyeti kimsecikler yapmamıştır herhalde. Yine bana hizmet ediyorlar sağ olsunlar. Malum, saçlarım sarı olduğu için çok kuru bir yapısı var ama kuvvetli saçlarım var şanslıyım aslında. Loreal Elseve ürünlerini seviyorum. Saç maskesi röfleden sonra hayat kurtarıcı nitelikte bence.
Çok utanıyorum ama ben cilt bakımına dikkat eden bir kadın değilim. Muhtemelen bundan dolayı sonraki yaşlarımda bir miktar üzüleceğim. Gidiyorum toniğini, temizleyicisini, göz altı, göz üstü kremlerini alıyorum ama düzenli kullanamıyorum. Son kullanım tarihine kadar ayrılmıyorum, aynanın önünde misafir ediyorum onları; sonra vedalaşıyoruz. Antibiyotiği bile düzenli kullanamayan biriyim ben işte, ne yapayım. Bu halimi daha önce çok dert ediniyordum kendime ama artık kabul ettim. Değiştiremiyorsan, kabul et . Şu an nasıl rahatım anlatamam.
Saçımı genellikle kendim keserim. Hatta arkadaşlarımın da saçlarını ben keserim. Daha önce de yazmıştım ya, yapmak için istemem ve nasıl yapıldığını bir kez görmem yeterli. Bunun yanında saçlarımı sevgili Suat Birer’e teslim edebilirim. Fön konusunda da Kuaför Eylül’de Murat Bey’i tek geçerim.
Yaptırmadım ama büyük bir zevkle yaptırırım. Ben, bana iyi geleceğini düşündüğüm her şeyi yapmaya karar verdiğim günden bu yana çok mutluyum. Estetik için de aynı düşüncedeyim.
Göz çevreme kayısı yağı sürüyorum. Doğal kilden maske yaparım.
Yurt dışına az sıklıkla çıkıyorum.
En son Dubai’ye gittim.
Amaç tatilse, öncelikle kumsalı olmalı. 5 yıldızlı hapishaneleri hiç sevmiyorum. 2 yıldır Bodrum’a gidiyoruz ama Kaş’ a gitmeyi çok istiyorum. Karadeniz turu hayallerim arasında. Bu yaz tatildeyken çalışmayı tercih ettiğimi fark ettim. Resmen tatildeyken işimi özledim.
Benim kaçış noktam, evim aslında. Bir de Başiskele sahilini seviyorum. Açıyorum açılır kapanır sandalyemi, kahvemi koyuyorum, bir de keyif sigarası yakıyorum. Ben, keyfim ve kahyam derin bir sohbete giriyoruz. Bir de her sabah 05:40’ta uyanıp 60 Evler sahiline iniyorum. Bir saat yürüyorum. Sabahtan kendimle bir kaçamak yapmak bana çok iyi geliyor.
Kahvaltı için Kırkpınar’daki restoranları seviyorum. Et yiyeceksem Mete Kasap Izgara’yı tek geçerim. Yelken Kulubü’nü de tercih ediyorum sıklıkla. Dostlarla sohbeti, manzarası iyi geliyor bize.
İstanbul’da konserlere gitmeyi seviyorum. Onun dışında yıllanmış dostlarımızla mükellef sofraların başında, yıllanmış lezzetler eşliğinde muazzam sohbetleri tercih ediyorum.
NASIL ARANDI: #gonca berktay karaalp # tarz #
