27-04-2024 00:22

Güçlü ve başarılı bir ‘çalışan anne’ Nilgün Çelebi

2020-03-05    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2020-03-05
.stripslashes($urun->baslik).

FOTOĞRAFLAR: İSMAİL HAKKI TİMUÇİN

 

TED Kocaeli Koleji Kurucu Temsilcisi ve Genel Müdürü Nilgün Çelebi; aldığı akademik eğitimi, parlak bir kariyerle taçlandırmış gerçek bir cumhuriyet kadını. Biz onu çalışma hayatı boyunca çok önemli görevlerde bulunmuş; sanatı bir yaşam biçimi olarak benimsemiş ve mezun olduğu TED Koleji’ni ilimize kazandırmış çok başarılı bir iş kadını olarak tanımış olsak da Nilgün Hanım, aynı zamanda sevgi dolu ve bilinçli bir anne. Yaşamının her alanında, kızına rol model olduğunun bilinciyle hareket eden Çelebi için ‘çalışan anne’, kendi ayakları üstünde durabilen ve bunu çocuğuna da bunu öğretebilen kadın demek.

TED Kocaeli Koleji Kurucu Temsilcisi ve Genel Müdürü Nilgün Çelebi ile çalışan annelerin, çocuklarının eğitimi noktasında yaşadığı zorlukları ve bu zorlukları aşma noktasında yapılması gerekenleri konuştuk.   

 

Nilgün Hanım, çalışan bir anne olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hakkında neler söylemek istersiniz?

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamayı en çok hak eden kadınların, çalışan anneler olduğunu düşünüyorum. ‘Çalışan anne’ hem anne hem eş hem üretken birey olan; kendi ayakları üstünde durmayı bilen ve çocuğuna da kendi ayakları üstünde durmayı öğreten kadındır. Çocuklar küçükken kızsalar da büyüyünce anlarlar çalışan annenin kıymetini ve davranışlarıyla sessizce teşekkür ederler annelerine.... Çünkü bir anne eğer çocuğunun ve çocuğunun ideallerinin arkasında duramıyorsa, bunun sebebi çoğunlukla ekonomik özgürlüğünün olmayışıdır.

 

Bir kızınız olduğunu biliyoruz… Bu konuda onun görüşü nasıl?

Tabii ki ‘anne’, sadece çocuğu için bu hayatta var olan biri değildir. O kendi başına vardır zaten. Annelerin de bir hayatı, bir kimliği ve bir kariyeri vardır. Çalışan annelerin çoğu çocuk sahibi olmadan önce de çalışan kadınlardır. Önceden çalışma hayatı olan, üretken bir kadının uzun süre evde oturması, mesleki kaygılar, sosyal ve duygusal tatminsizlikler doğurur. Oysa her çocuk mutlu, üretken, kendisiyle barışık bir anneyi kendisi için işini terk etmiş, saçını süpürge etmiş bir anneye tercih eder. Çalışan bir anne ve hala olarak, bütün bunları çocuğumun ve yeğenimin büyüme süreçlerinde izledim. Şimdi ikisi de 30’lu yaşlarında ve hem kızım hem de erkek yeğenim çalışan annelerin çocukları olmaktan çok memnun çünkü bizler onlara rol model olduk. Yeğenim, eş olarak kendisine muhtaç olmadan eşlik edecek birini isterken, kızım 22 yaşından beri yalnız yaşıyor ve kimseye muhtaç olmadan iki ayağının üzerinde sağlam durması gerektiğini biliyor.

 

 

BİR REKLAM SAFSATASI

 

Sizce çalışan annelerin yaşadığı en büyük zorluk nedir?

Eğer çalışan anneler, çalıştıkları süre içinde okul öncesi yaşta olan çocuklarını bilgili bakıcıların ve yetenekli eğitimcilerin denetimindeki kurumlara bırakabilirlerse, çocuklarının bakımına ilişkin sorunlarının büyük bir kısmını çözümlemiş olurlar. Ülkemizde çalışan kadına verilen doğum izninin kısalığı, işyerlerine ve devlet kuruluşlarına bağlı gündüz bakımevlerinin azlığı, bakıcıların çoğunlukla cahil olması; çalışan annelerin çocuk bakımında büyük zorluklarla karşılaşmasına neden oluyor. Özel okullarda yaşanan rekabet ise velilerin kafasını iyice karıştırıyor.

 

Gerçekten, okul seçimi noktasında tüm ailelerin endişeleri var. Tercih yapılırken nelere dikkat edilmeli?

Özel okulların anasınıflarında neredeyse haftada 45 saat İngilizce öğretildiğinin reklamı yapılmaya çalışılarak, veliler olumsuz yönde etkileniyor. Yapılan araştırmalar, 4 - 6 yaş çocuklarda gelişimin temellerinin öncelikle ana dilde atılması gerektiğini gösteriyor. Şöyle ki; çocukların bu yaşlarda öncelikle kuralları kendi dillerinde anlaması ve takip etmesi gerekir, kelime dağarcıkları kendi dillerinde 2.500-3.000 kelimeye ulaşır. Burada esas olan nokta şudur: 4-6 yaş arası bir çocuk, kendi anadilinde anlaşılır olarak isteklerini, duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyor, soru sorabiliyorsa o çocuğu ikinci dile maruz bırakmanın olumsuz etkisi olmayacaktır. Ancak, okul öncesi çağdaki çocuklar bilgileri daha çok oyun gibi etkinlikler aracılığıyla edinir. Yani dili de öğrenmeleri değil, edinmeleri sağlanmaya çalışılır. Bu durumda ülkemizde yapılan ‘anasınıfında İngilizce öğretiyoruz’ reklamı safsatadan ibarettir. Nitekim, bu yaştaki öğrenciler henüz kendi dillerini de edinme sürecindedir. Bu yaş grubuna Türkçe dil bilgisi öğretemezsiniz; her şeyi işittikleri ve gördükleri şekilde öğrenirler.

 

 

Bu noktada eğitimcilerin yeterliliği de çok önemli öyle değil mi?

Eğer öğreten kişi yetersizse, çocuklar yanlış şeyleri öğrenir ve hafızalarına kaydeder. Bunun en çarpıcı örneğini ben kızımda yaşadım. Henüz 4 yaşını bitirmeden kızımı Ankara’da bir butik anaokuluna verdim. Maalesef müzik, resim, spor da dâhil bütün dersleri sınıf öğretmeni yaptırıyordu. Bir gün fark ettim ki kızım bütün çocuk şarkılarını yanlış, detone ve çok kötü söylüyor. Bir müzisyen olarak çok üzüldüm ve ‘Eyvah, çocuğumda müzik kulağı yok’ dedim. Fakat sonra kızım keman sanatçısı oldu çünkü sorun onda değil, öğretmenindeydi.

 

Sizce eğitimde en önemli nokta nedir?

Geçen gün Linked-In’de bir öğretmenin şahane bir sözünü gördüm. Şöyle diyordu: “Öğrencileri derse boğmaya devam ediyoruz. Günde 9 saat dersin ardından kurslar ve özel dersler... Ama yine de başarılı olamıyorlar. Neden mi? Çünkü bir bardak suyu doldurmak için itfaiye hortumu kullanıyoruz. Su taşıyor ama bardak dolmuyor. Peki, suçlu kim? Susayan mı, yoksa suyu tutan mı?” Tabii ki suyu tutan suçludur. Bir çocuk 4 yaşından itibaren birçok disiplinde eğitilebilir; piyano çalabilir, bale yapabilir, yabancı dil edinebilir… Fakat bunlara gereğinden fazla maruz bırakılırsa okuldan da eğitimden de nefret edebilir. Önemli olan onların ‘idrak, muhakeme ve ifade’ melekelerini geliştirmektir. Bunlardan yoksun bir çocuğa istediğiniz kadar bilgi doldurun, hiçbir faydası yoktur.

 

TED Kocaeli Koleji anasınıflarında nasıl bir eğitim anlayışı var?

Biz TED Kocaeli Koleji’nde, Milli Eğitim Bakanlığının Okul Öncesi Eğitim Programı ile Türk Eğitim Derneği’nin 92 yıllık deneyim ve birikimini bütünleştirerek uyguluyoruz. Kocaeli’de çalışan annelerin, çocuklarını güvenle emanet edebileceği anasınıflarımızda 4-5 yaş grubu öğrencilerimize; çok donanımlı bir kadroyla, yaşlarına uygun gelişim özellikleri gereğince en dozunda, ölçülü ve dengeli eğitim-öğretim programlarını uyguluyoruz. Anasınıflarımızda ‘Çocuklar için felsefe’ eğitimi veriyoruz. Çocukları sorular sormaya, sorular üzerinde düşüncelerini ifade etmeye ve birbirlerini dinlemeye yönlendiriyoruz. Temel hedefimiz; felsefi donanıma sahip bir eğitimcinin liderliğinde gerçekleşen tartışmalarla, soruşturan bir topluluk oluşturarak çocuklara sorgulamayı, dinlemeyi, görüş geliştirmeyi, düşünmeyi ve akıl yürütmeyi öğretmek. Ayrıca, ‘oyun terapisi’ de çok önemsediğimiz bir uygulama.

 

Oyun terapisi nedir?

Oyun terapisi eğitimi almış PDR uzmanları tarafından uygulanan ‘oyun terapisi’; çocukların isimlendiremedikleri düşüncelerinin ve çözümleyemedikleri duygularının oyunlar aracılığıyla gözlemlenmesi; geri bildirimlerinin gelişim dönemlerine göre sınıflandırılması amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntemle, sözlü-sözsüz ifade ve davranışların bilimsel değerlendirmesini yaparak eğitimde izlenecek yol haritalarının belirlenmesini destekliyoruz.

 

 

TED Kocaeli Koleji anasınıflarında, bir sınıfta kaç eğitimci bulunuyor?

Kolejimizde, sınıfta tek bir öğretmenin kuralları açıkladığı ‘bariz öğrenme yöntemi’ uygulanıyor çünkü küçük çocuklar, birden çok öğretmenin bulunduğu sınıflarda, otorite karmaşası yaşar. Çocukların konsantre olma süreleri kısa, hafıza kapasiteleri ile bilişsel kontrol becerileri sınırlı olduğundan; 2 öğretmenin aynı yetkiyle derse girmesi, kafalarını karıştırır ve sonuçta ikisini de dinlemezler. ‘Aşırı doz’ her konuda olduğu gibi eğitimde de zararlıdır.

 

Her konuda bu kadar başarılı olmanızın sırrı nedir?

Ben kendimi hibrit insan olarak tanımlarım. Uluslararası projelerde şehir plancısı olarak çalıştım, Devlet Operası’nda 24 sene sahneye çıktım, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında Avrupa Birliği projeleri yürüttüm, hem devlet kurumlarında hem de özel sektörde yöneticilik yaptım… Yaşamımdaki en önemli mihenk taşı TED Ankara Koleji mezunu olmamdır. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde başarıyla okumamı da; başlangıcını TED’de aldığım müzik eğitimi ile profesyonel müzik hayatına atılmamı da; bu kadar radikal kararlar alırken dayandığım özgüvenimi de; iyi derecede İngilizce bilmemi de; yöneticilik vasıflarımı da TED mezunu olmama borçluyum. Bu nedenle, kardeşimle beni TED’de ve ODTÜ’de okutan sevgili anne ve babama her an müteşekkirim. Şuna inanıyorum ki iyi bir temel eğitim almak, insanı hayatı boyunca mutlu ve başarılı kılar. 

 

Henüz hayatın başında olan kız çocuklarına ne söylemek istersiniz?

Tabii ki ataerkil toplumda yaşayan bir kadın olarak üniversite mezunu, meslek sahibi bir birey olmamı ve yöneticilik seviyelerinde çalışabiliyor olmamı her şeyden önce ulu önderimiz Atatürk’e borçlu olduğumun da bilincinde ve idrakindeyim. Kendi kızıma vasiyetim ve bütün kız çocuklarına nasihatim şudur: Asla hiç kimseye dayanarak yaşamayın. Hastalık var, ayrılık var, ölüm var… Bir kadın, ne babasının ne kocasının sırtında yük olmamalı, daima iki ayağının üzerinde sağlam durmalıdır.

NASIL ARANDI: #ted # Nilgün Çelebi # Kocaeli Koleji Kurucu Temsilcisi # Genel Müdürü # anne # eğitimci # kadın # emekçi # kocaeli

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.