20-04-2024 10:40

Gökçeada’yı keşfetme zamanı

2020-07-15    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2020-07-15
.stripslashes($urun->baslik).

HAZIRLAYAN: Gamze KIR SAPANCI & Akın SAPANCI  (@gamzenika)

                          

Gurme Kaşif olarak yeniden karşınızdayız. Covid-19 ile mücadeleye destek olabilmek için biz de geçtiğimiz mart ayında evlerimize kapandık, inanıyorum ki hepimiz çok bunaldık ve eminim ki doğayı çok özledik. Kamp severler olarak en çok da doğanın kucağında kamp yapmayı, yeni yerler keşfetmeyi arzuladık. Gelgelim sokağa çıkma yasakları bitip, şehirlerarası ulaşım serbestliği de gelince, kendimizi dışarı attık ve ilk durağımız Gökçeada oldu.

Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada, keçileri, oğlakları, bakir koyları ve turkuaz rengi deniziyle inzivaya çekilmek için birebir. Üstelik sualtı milli parkı olan bir ada ve adeta bir akvaryumda yüzüyorsunuz. Güneşin en yavaş ve en güzel battığı yer olan Gökçeada’nın keşfedilmemiş olması, masum bir güzellikte doğallığını koruması da cabası.

Seyahatimiz boyunca öyle doğal bir yaşamın içinde bulduk ki kendimizi, yaşadığımız karantina günlerinin ardından adeta meditasyon etkisi yarattı. Günbatımı izlerken denizde beliren yunus sürüsü, yolda giderken yeşile atlayan sincap, en bakir koyda yüzerken tepede zıp zıp zıplayan tavşan, her an bir şeyler yemek isteyen oğlaklar, ailemizin birer üyesi olmuş keçiler, paletimizi kaçırmaya çalışan ahtapot… Sanırım Gökçeada’nın tüm doğallığını özetlemiştir.

Şimdi keşif zamanı…

 

 

GÖKÇEADA RUM KÖYLERİ

Gökçeada gezinizde, mistik havaları ve muhteşem manzaralarıyla Rum köylerine mutlaka yer verin. Eski zamanlarda korsan saldırılarından korunmak için tepelere kurulan köylerin manzaraları oldukça güzel. Bununla birlikte bazı köylerde evler toprak rengi olduğundan uzaktan bakıldığında ürpertici bir görünümleri de yok değil.

Dereköy: Cumhuriyet döneminde 2000 hanede yaşayan halkı ile Türkiye’nin en büyük köyü olarak kayıtlara geçmiş olan Dereköy’de bugünlerde 150 hane var. Dereköy’ün en dikkat çekici yanı ise uzaktan bakıldığında içinizi ürperten toprak rengi, terk edilmiş evleri. Vakti zamanında korsan istilasından korunmak için tepelere yapılan toprak rengi evler, bugünlerde ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Köy içinde bulunan büyük çamaşırhane mutlaka görülmeli.

Zeytinli Köyü: Aranavut kaldırımlı sokakları, tarihi Rum evleri, pembe beyaz zakkum çiçekleri ve mis gibi kokusuyla adını zeytinliklerden alan Zeytinliköy’de keyifli zaman geçirebilrisiniz. Rum Ortodoks Kilisesi Patriği Bartholomeos, Zeytinliköy’de doğmuş. Zaman zaman köydeki evine geldiği ve burada kaldığı söyleniyor. Şirin kafeleri ve restoranları içinde barındıran Zeytinliköy’de meşhur dibek kahvesi içmeden ve damla sakızlı muhallebi yemeden dönmeyin!

Eski Bademli Köyü (Gliki): Konumu ve etkileyici manzarasıyla adanın balkonu olarak anılan ve adını çevresinde yer alan pek çok badem ağacından alan Bademli, adanın en küçük köyü. Toplu taşımanın olmadığı ve çok dik bir yokuşla varabileceğiniz Bademli, korumaya alınmış bir sit alanı. Köyde az da olsa Rum vatandaşı yaşıyormuş ve hatta muhtarı da Rum vatandaşı. Köyün tek kahvesi de bir Rum tarafından işletiliyor. Yunanistan’da yaşayan eski sakinler yazın Bademli’ye geldiğinde köy daha canlı bir hal alıyormuş,

Kaleköy: Adını, tepede bulunan virane kaleden alan Kaleköy, denize kıyısı olan tek yerleşim yeri. Sahilde bazı mekânlar, balıkçı tekneleri ve eski küçük liman bulunuyor. Kaleköy’de muhteşem günbatımları izleyebileceğiniz manzara noktaları bulunuyor. Hem restoran hem de seyir tepelerinden en güzel gün batımlarını izleyebilirsiniz.

Tepeköy: Adından da anlaşıldığı üzere adanın en tepesine kurulmuş olan Tepeköy, Arnavut kaldırımlı sokakları, çiçek kokuları ve adayı tepeden gösteren manzarasıyla şirin bir Rum Köyü. 1960’lı yıllarda 1200 nüfusa sahip olan köyde şu anda yaklaşık olarak 50 hane yaşıyor. Her yıl 15 Ağustos tarihinde düzenlenen Meryem Ana Panayırına da ev sahipliği yapan Tepeköy, panayır zamanı çok hareketli oluyormuş. Meydanlarda kocaman kazanlarda pişen yemekler ve dans gösterileriyle görülmeye değer bir panayır düzenleniyormuş.

Tepeköy’ün en önemli mekânı ise Barba Yorgo’nun şarap mahzeni ve açık hava tavernası. Taverna girişinde bulunan ve Barba Yorgo’nun dilinden düşmeyen dizeler ise bizi çok duygulandırıyor;

“İki yabancı gibi karşılıklı iki yakada,

Uzo ve rakı ile dumanlı kafaları,

Dillerinde aynı şarkı dudaklarında aynı tebessüm,

Kim inanır ki dost olmadıklarına…”

 

GEZİLECEK YERLER

Aya Marina Kilisesi: Mustafa’nın Kayfesi’nde kahve keyfinizi yapıp, hemen içerisinden geçerek kiliseyi görebilirsiniz. Aya Marina Kilisesi’nin çiçekli bahçesinde dolaşarak, doğanın size sunduğu güzelliklerin tadını çıkarabilirsiniz.

Kokina Kaya Mezarları: Koyları keşfederken, daha önceki araştırmalarımıza istinaden bilip de görmek istediğimiz Kokina Kaya Mezarlarına ait herhangi bir tabelaya rastlamadık. Adanın güneyinde bulunan ve birbirine bitişik halde, arazinin ortasında duran 2 mezar sanki uzaydan fırlatılmış gibi. Etrafında herhangi bir eski yerleşime rastlanmamış mezarlar büyük bir kayaya oyulmuş ve hangi döneme ait oldukları da bilinmiyor. İddialara göre mezarların kapakları 80 metre ileride bulunmuş.

Tuz Gölü: Aydıncık ve Kefaloz plajının ortasında yer alan Tuz Gölü, her iki plajdan rüzgârın yığdığı kum seddinin ortasında oluşmuş. Gölün derinliği ortalama 1 metre, genişliği 1 kilometre. Suya girdiğinizde sürekli diz hizasında ilerliyorsunuz ve su oldukça sıcak. Yer yer çamurdan dolayı batışlar da yaşanıyor. Tuz Gölü tamamen deniz suyu ve yağmurlarla oluşmuş.

Yazın buharlaşan gölün üstü beyaz tuz tabakasıyla kaplanıyor. Adanın ve kuşların tuz ihtiyacı da buradan karşılanıyor. Çok sayıda su kuşu türüne ev sahipliği yapan gölde, flamingo, angıt, suna, ördek, yağmurcun, kum kuşu, martı ve öcüler gibi 80 kuş türü tespit edilmiş.

Gölden çıkan siyah çamur bazı hastalıklara iyi geldiği düşünülerek vücuda sürülüyor. Yapılan analizlerde, içerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış, çamur kürü yapıldığında romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği görülmüş.

 

 

GÖKÇEADA KOYLARI ve KAMP ALANLARI

 

Gökçeada’da denizin keyfini çıkarmak istiyorsanız, burada bahsettiğimiz tüm koylarda en az bir kere denize girmeniz gerekir. Aksi halde gerçekten çok şey kaçırmış olacaksınız.

Gizli Liman: Türkiye’nin en batı ucu olan Gizli Liman Avlaka Burnu, gün batımı seyir noktalarından bir tanesi. Gökçeada’da çamlık orman görebileceğiniz hemen hemen tek nokta diyebiliriz. Ada genelinde serbest hayvancılığın yaygın olması ve keçilerin serbestçe doğada dolaşması nedeniyle ağaç görmek çok mümkün değil. Gizli Liman bölgesinde, plajın arkasında bulunan ormanlık alanda piknik ve kamp yapabilirsiniz. Ateş yakmak kesinlikle yasak. Plajda bulunan işletmelerde WC ve duş imkânı mevcut. Gizli Liman rüzgârı ve dalgasıyla meşhur. Doğası ve manzarasıyla denize girilebilecek güzel koylardan biri.

Marmaros: Dereköy’ü geçtikten sonra sağa saparak 7 km’lik taşlık, bozuk bir yoldan ilerleyerek Marmaros’a ulaşabilirsiniz. 7 km kısa gibi görünse de yolun bozuk olması nedeniyle hem tozlu hem de zorlu geçiyor. Yol bittikten sonra adeta bir cennetle karşılaşıyorsunuz. Adanın ender ağaçlık alanlarından biri olan Marmaros Koyu’nda pek çok alanda kamp yapabilirsiniz. Ağaçlık alanlar tercih edebilir bunun yanı sıra taşlık plajda da çadır kurabilirsiniz. Gökçeada’nın en doğal plajlarından biri olan Marmaros’ta bir saatlik yürüyüşle Marmaros Şelalesi’ni de görebilirsiniz.

Yıldız Koyu: Gökçeada Sualtı Milli Parkı’nın içinde yer alan Yıldız Koyu, sanırım adını da buradan alıyor. Yıldızlı güzellikte bir koy. Şnorkelsiz yüzmenizi önermiyoruz. Sualtının güzelliklerini keşfedebileceğiniz ve balıklarla birlikte yüzebileceğiniz bir koy. Milli park olmasından dolayı avlanma yasağı var, bu sebeple balıklar kaçmıyor. Yıldız Koyu’nda kamp yapmak isterseniz, bir tesis mevcut fakat plajın arkasında yer alıyor. Deniz manzarası görünmeyen bir alan. Ücretli bir tesis olan kamp alanında, ortak alanlar ve otopark mevcut.

Mavi Koy: Yıldız Koyu’ndan kayalıklara tırmanıp, epey bir yol yürüdükten sonra ulaşabileceğiniz cennet bir koy burası. Araçla belli bir mesafeye kadar gidebiliyorsunuz. Bu sebeple tercih edilmiyor ve dolayısıyla da kalabalık olmuyor. Mavi Koy’a giden yolda yüzlerce kelebek görüp, çiçeklerin üzerinde dans edişlerini izlemiştik. Sanırım hayatımda, doğal ortamında o kadar çok kelebeği hiç bir arada görmedim. Mavi Koy’da kamp yapmak isterseniz herhangi bir tesis bulunmuyor. Beğendiğiniz bir alana kamp atabilirsiniz. Yaşanan yangın sebebiyle alanın bir kısmına giriş kapatılmış durumda. Buna göre keşif yaparak kamp kuracağınız alanı belirleyebilirsiniz.

Kuzu Limanı Plajı: Feribot iniş noktasında yer alan, yaklaşık 2-3 km uzunluğundaki plaj içerisinde 3-4 tane tesis bulunuyor. Şezlong, şemsiye ve yeme-içme ihtiyaçlarınızı tesislerde giderebilirsiniz. WC ve otopark imkânı sunuyor.

Laz Koyu: Gökçeada’nın güney kıyısında bulunan ufak ve şirin bir koy olan Laz Koyu, kahverengi tabelasını takip edip gittiğinizde seyir tepesinden muhteşem manzarayı görmenize vesile olacak. Koyda bir tesis mevcut. Şemsiye ve şezlong kiralayabilir, yemek yiyebilirsiniz. Laz Koyu’nun en önemli özelliği ise kuzey rüzgârı ne kadar kuvvetli olursa olsun, Laz Koyu süt liman. Dalgasız sakin bir deniz istiyorsanız, tercihiniz Laz Koyu olsun.

Uğurlu: Uğurlu, merkezden 25 km uzakta ve adanın en batısında bulunan köy. Uğurlu Köyü’nün bir limanı var. Güney kıyısındaki tek liman olan Uğurlu Limanı, zamanında Gökçeada-Limni (12 mil) arasında gelip gidecek feribotlar düşünülerek yapılmış. Şimdilik rafa kalksa da her an gerçekleşebilecek bir proje. Şu anda limana büyük balıkçı tekneleri sığınıyor, adalılar balık tutuyor. Her iki tarafından denize giriliyor.

Adanın denize girilecek en güzel koyu Gizli Liman, Uğurlu’ya çok yakın. Cennet gibi doğal plajdan yararlanmak isteyenler, Uğurlu’daki pansiyon ve otelleri tercih ediyor. Köyde genelde apart pansiyonculuk yaygın olmakla birlikte 3-4 otel de bulunuyor.

Merkezden en uzak köy olduğu için köyde 4 bakkal, 2 kahve, 2 kasap, 3-4 restoran bulunuyor. Köylü pazarları da oldukça meşhur. Köylü tezgâhlarından alışveriş yaparak en doğal ürünleri tadabilirsiniz.

Aydıncık-Kefalos: 1200 metre uzunluğundaki plajı ve altın rengi kumuyla adanın en çok tercih edilen plajlarından biri. Plajda hem konaklama hem de restoran hizmeti veren bir işletme bulunuyor. Bunun yanında sörf dersi almak isterseniz pek çok tesiste bu imkânı bulabilirsiniz. Merkeze 10 km uzaklıkta bulunan Aydıncık plajına yaz aylarında minibüs seferleri de düzenleniyor ve ulaşım kolaylıkla sağlanıyor.

GAGO Koyu: Kuzu Limanı’nın tepesinde, dağlık ve zorlu bir yolda bulunan çok gizli bir koy, GAGO Koyu. İçerisinde bulunan organik tarım arazisiyle şahsa ait bir alan ve plaja inebilmek için zorlu, dik bir keçi yolunu aşmanız gerekiyor. Araçla plaj alanına girmeniz mümkün değil, bu yüzden tercih edilmeyen bir koy haline geliyor. Bunun yanı sıra muhteşem günbatımını izlemek ve dalış yapmak için eşsiz bir koy. GAGO Koyu’nu bulabilmek ve burada kamp yapmak biraz cesaret işi. Eğer inzivaya çekilmek isterseniz de ihtiyacınız olan her şeyi alıp gitmelisiniz. Merkeze yakın olmasına rağmen zorlu bir yolu olması nedeniyle gidip-gelmek yorucu olacaktır. 

 

 

GÖKÇEADA LEZZET DURAKLARI

Barba Hristo-Zeytinli Köyü: Zeytinli Köyü’nde bulunan Barba Hristo’nun imza lezzeti, damla sakızlı muhallebi. Köyde bir ara sokakta hizmet veren Barba Hristo Tatlıları, adanın en güzel damla sakızlı muhallebisini yapıyor. Barba Hristo, 100’e yaklaşan yaşına rağmen küçücük ve tertemiz mutfağında, eşiyle birlikte Gökçeada’ya özel bu enfes lezzet geleneğini sürdürüyor. Gelgelim biz bu lezzetten mahrum kaldık. Covid-19 sebebiyle, sınırlar henüz açılmadığı için Rumlar henüz dönmemiş. Rum evleri kapı duvar. Gökçeada’ya tekrar gelmek için ne kadar iyi bir sebep.

Madam’ın Dibek Kahvesi-Zeytinli Köyü: Yine üzülerek, tadamadığımız ama Gökçeada için önemi büyük bir mekândan bahsetmek istiyorum. Virüs sebebiyle kapalı olan mekânın imzası; dibek kahvesi. Hikâyesi ise şöyle: Babasından kalma kahvehaneyi 1970’i yıllardan itibaren işleten ve 2003 yılında vefat eden Madam Estratia’dan adını alan dibek kahvesi geleneği şimdilerde aileden 68 yaşındaki Urania Kutufo tarafından yaşatılıyor. Yunanistan’ın başkenti Atina’da yaşamını sürdüren Kutufo, her sene yaz mevsiminin ilk günlerinde Gökçeada’ya gelerek adanın meşhur dibek kahvesini üretmeye başlıyor. Bir dahaki sefere bu tarih lezzeti denemek için sabırsızlanıyoruz.

Yeşil Ev-Zeytinli Köyü: Zeytinli Köyü ziyaretimizde tek açık mekân olan Yeşil Ev’in tatlı sohbet işletmecilerini çok sevdik. Hem sakızlı muhallebiyi hem de dibek kahvesini burada denedik. İmza mekânlar ile kıyaslama yapamamakla birlikte hem mekân keyifliydi hem de tatlı ve kahve lezizdi. Zeytinli Köyü’nde her yer kapalı olunca sığındığımız Yeşil Ev, büyük bahçesi ve üst tarafta yer alan oturma alanlarıyla oldukça keyifliydi. Uğramadan dönmeyin.

Mustafa’nın Kayfesi: Gökçeada’ya veda edeceksek çok güzel bir kapanış olmalı diye düşündük. Bunun için de güne muhteşem bir kahvaltıyla başlamaya karar verdik. Her ne kadar virüs sebebiyle adanın boş olduğunu düşünüyor olsak da saat 10.00 gibi Mustafa’nın Kayfesi’nde kahvaltı için hazırdık. İlerleyen dakikalarda ‘İyi ki de erken geldik’ dedik çünkü ada göründüğü kadar boş değilmiş.  Bununla birlikte, güler yüzlü personeli, hızlı ve temiz servisiyle çok memnun kaldığımız bir kahvaltı mekânı oldu. Sürekli çalan klasik Türk müzikleri, şahane manzarasıyla keyifli bir mekân. Adaya özgü lezzetlerin buluştuğu Mustafa’nın Kayfesi’nde güzel bir kahvaltıyla güne başlayıp, manzaraya karşı mis gibi bir kahve içmeden dönmeyin. Uğrarsanız bizi de hatırlayın.

 

Efi Badem Pastanesi: Bir Gökçeada klasiği olan Efibadem kurabiyesi yemek için merkezde bulunan pastaneye mutlaka uğrayın. Pek çok tatlı çeşidi, dondurma ve hediyelik eşya satışı da yapılan Efi Badem Merkezi Pastanesi’nden Efibadem kurabiyesi almadan dönmeyin.

İmroz Poseidon: Güneşin en yavaş ve en güzel battığı yer; İmroz Poseidon dersek abartmış olmayız. Muhteşem günbatımı manzarası ve eşsiz lezzetleriyle İmroz Poseidon’u anlatmak imkânsız. Tüm güzelliklerin yanında, misafirperverlikleri, hizmetin hızlılığı, virüs döneminde alınan önlemler nedeniyle tercih edilebilecek bir mekân.

Buraya kesinlikle günbatımı eşliğinde akşam yemeği yemek için gidilmeli. Kaleköy’de bulunan İmroz Poseidon, kayalıkların üzerine oturtulmuş iskelelerde hizmet veriyor. Konsepti ve manzarasıyla Gökçeada’nın vazgeçilmez mekânlarından biri.  Poseidon restoran sadece akşam hizmet vermiyor. Öğle saatlerinde de zengin bir sofra kurmak için Poseidon’u tercih edebilirsiniz. Adanın doğal ürünlerinden yapılmış mezelerden salatalara, adada üretilmiş zeytinlerden adanın doğal zeytinyağına kadar Gökçeada’yı temsil eden harika bir mekân. Yemeğinize eşlik Ege manzarası ise ‘yapmadan dönmeyin’ listemizin başında yer alıyor. Uğrarsanız bizi de hatırlayın.

 

YAPMADAN DÖN-ME-YİN!

• İmroz Poseidon’da günbatımı izlemeden,

• Marmaros Koyu’nda trekking yapmadan,

• Tuz Gölü’nde çamur banyosu yapmadan,

• Efibadem kurabiyesi yemeden,

• Yıldız Koyu’nda balıklarla ve diğer deniz canlılarıyla yüzmeden,

• Laz Koyu’nu seyir tepesinden görmeden,

• Yıldız Koyu’nu tepeden izlemeden,

• Mustafa’nın Kayfesi’nde kahvaltı yapmadan ve kahve içmeden,

• Muhteşem koylarını gezmeden

DÖN-ME-YİN!

NASIL ARANDI: #gurme kaşif # gökçeada # gamze kır sapancı # akın sapancı # gezi # kamp # lezzet durakları # kocaeli #

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.