26-04-2024 15:24

Fanusta şekillenen hayaller...

2016-12-05    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2016-12-05
.stripslashes($urun->baslik).



Zeynep AkarVehbi Kılıç

Bilirsiniz... Metropol hayatının keşmekeşinden bunalmış, egzoz dumanı solumaktan bıkmış, iş yaşamının stresinden yılmış insanların ortak bir hayali vardır:

Havası temiz şirin bir köyde bahçeli bir eve taşınmak; doğanın kucağında huzur içinde yaşamak ve ihtiyacı olan parayı hobilerinden kazanmak.

Tatlı ama gerçekleşmesi zor bir hayaldir bu... Alışılmış düzeni yıkıp bambaşka bir yaşam kurmak zordur, çünkü.

Hayaller köy hayatı dese de gerçekler ekonomik koşullara, çocukların okuluna, kariyer planlarına göre şekillenir.

fanus13

 

Durum pek çoğumuz için böyle olabilir... Ama bazılarımız hayallerini gerçekleştirmek konusunda çok daha cesur ve kararlı adımlar atabiliyor.

Aynı, İstanbul Bağdat Caddesi’ndeki evini, işini, bütün hayatını ardında bırakıp Maşukiye’ye yerleşen Gülser Çelenk gibi...

Gülser Hanım, ömrü boyunca şehir hayatının zorluklarıyla mücadele ettikten sonra, yaşamını daha sakin ve huzurlu geçirme arzusunu gerçekleştirmiş bir kadın.

Bundan 4 yıl önce eşi Cüneyt Çelenk ve küçük oğlu Cem ile birlikte Maşukiye’ye taşınmış ve hayatını keyif aldığı şeylerin üzerine kurmuş.

O şimdi bir masal karesini andıran şirin evinde bahçesiyle uğraşıyor ve tasarladığı birbirinden güzel teraryumlarla aile bütçesine katkıda bulunuyor.

Haydi gelin, hem Gülser Hanım’ı daha yakından tanıyalım hem de teraryumlar hakkında bilgi sahibi olalım.

 

BİR DAHA GERİ DÖNMEDİ...

Gülser Çelenk, 1966 Çanakkale doğumlu... Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış.

İlk evliliğinden olan oğlu Umut’la baş başa kaldığında, henüz 25 yaşındaymış.

Umut, Gülser Hanım’ın hem umudu hem de hayatta kalma savaşının amacı olmuş.

Onun büyütürken, yaşamı mücadeleyle geçmiş. Çeşitli sektörlerde çalışmış, yıllarca orta düzey yöneticilik yapmış ama hayallerinde hep şehirden kopmak, doğanın kucağında yaşamak varmış.

esitle

Ve sonra bir gün, yolu Cüneyt Bey ile kesişmiş..

Hayatlarının ikinci baharında el ele veren Gülser Hanım ve Cüneyt Bey, yeni bir yuva kurmaya karar vermiş ama mücadele daha bitmemiş.

Uzun bir süre de Cüneyt Bey’in annesinin sağlık problemlerine çözüm arayan çift, bu süreçte biraz dinlenmek ve nefes almak için hafta sonlarını, Cüneyt Bey’in annesi tarafından yıllar önce Maşukiye’de yaptırılan evde geçirmeye başlamış.

Bu evi ve Maşukiye’deki yaşamı o kadar çok sevmişler ki İstanbul’a dönmek onlara her seferinde biraz daha zor gelmiş.

Bu arada, bordrolu yaşamdan gitgide daha fazla sıkılan çift, önce çalıştıkları firmalardan ayrılmış, sonra da emlak sektörüne girerek kendi işini kurmuş.

Ve nihayet, sorunlar giderilip Gülser Hanım ve Cüneyt Bey yeni bir hayata ‘evet’ diyebildikten sonra, bir hafta sonu yine Maşukiye’ye gelmişler ve bir daha geri dönmemişler.

cicek

 

BÜYÜK SÜRPRİZ!

Gülser Hanım, o günleri anlatırken, “Hayatım Cüneyt Bey ile tanıştıktan sonra değişti” diyor ve ekliyor:

“Hep hareketli bir yaşantım olmuştu, onunla sakin ve huzurlu bir dünya kurduk.“

Bu arada, Gülser Hanım ve Cüneyt Bey evlendikten kısa bir süre sonra, yaşamları sürpriz bir gelişmeyle renklenmiş.

Çift, yeniden anne-baba olacaklarını öğrendiğinde, Gülser Hanım 45 yaşındaymış.

Diyor ki;

“Cüneyt Bey’in annesini görür görmez sevmiştim... Onunla çok iyi anlaştık ama tanıştıktan kısa bir süre sonra alzheimer hastası olduğunu öğrendik.

Yaptığımız sohbetlerde hep bir bebeğe duyduğu özlemden bahsederdi.

Hamile olduğumu öğrendiğim zaman kayınvalidemin dileğinin gerçek olduğunu düşündüm.

f3

 

Ve Cem doğdu... O aramıza katıldığında, yaşam şartlarımızı değiştirmeyi bir an bile düşünmedik.

Oğlumuzun temiz havada, ağaç tepelerinde, toprakla oynayarak büyümesini istedik.

Hatta, anaokulu çağına geldiğinde onu yine evimiz gibi doğanın içinde eğitim veren Çocuk Kasabası Butik Anaokulu’na kaydettik.

Cem’i her gün Maşukiye’den Bahçecik’e götürüyoruz ve bundan asla şikayetçi değiliz.”

Cem, gerçekten de çok şanslı... Çocukluğu evinin bahçesindeki ağaç evde, çimenlerin üzerindeki trambolinde oynayarak ve istediği meyveyi dalından yiyerek geçiyor.

****** “Cüneyt Bey’in annesini görür görmez sevmiştim... Onunla çok iyi anlaştık ama tanıştıktan kısa bir süre sonra alzheimer hastası olduğunu öğrendik.”

**** Cem aramıza katıldığında, yaşam şartlarımızı değiştirmeyi bir an bile düşünmedik. Oğlumuzun temiz havada, ağaç tepelerinde, toprakla oynayarak büyümesini istedik.”

 

TERARYUM İLE TANIŞTI

Gülser Hanım bir yandan işleriyle ilgilenip diğer yandan küçük oğlunu büyütürken, geçen yıl teraryum ile tanışmış.

Eskiden beri çiçeklerin dilinden iyi anlayan Gülser Çelenk, bir arkadaşının evinde rastladığı, ölmekte olan sukulenti görünce, onu iyileştirmek için araştırmalar yapmaya başlamış.

2

 

“Önce sukulentin kaktüsleri de kapsayan bir bitki familyası olduğunu öğrendim, sonra hayatıma teraryum girdi” diyen Gülser Hanım, sonraki gelişmeleri bakın nasıl anlatıyor:

“Dünyada 1830’lardan beri yapıldığını öğrendiğim teraryum çok ilgimi çekti. Önceleri küçük denemeler yaptım... Gerekli malzemeleri temin edip evdeki kavanozlarda teraryumlar yapmaya, bunları eşime dostuma armağan etmeye başladım.

Baktım, tepkiler çok güzel, iyice motive olup çalışmalara hız verdim.”

Gülser Hanım, bu alanda kendisini geliştirmeye devam ederken, bu kez de kapalı teraryum ile tanışmış.

Tamamen kapalı bir ortamda, kullanılan malzeme ve uygun bitkilerle kendi iklimini yaratan bu çalışmadan çok etkilenmiş.

Cam fanus içine yaptığı ilk örneği de oğlu Cem’in devam ettiği anaokulunun kurucusu Ayşenur Aytekin’e hediye etmiş.

Bir süre sonra, Ayşenur Hanım’ın babası, Dr. İbrahim Kahraman’dan bir telefon almış.

İbrahim Bey, Gülser Hanım’a çalışmalarını çok beğendiğini, bu ürünlerin daha fazla insana ulaşması gerektiğini söylemiş ve teraryumlarını satması için onu teşvik etmiş.

Ve bu görüşme, Gülser Hanım için dönüm noktası olmuş.

***** “Önceleri küçük denemeler yaptım... Gerekli malzemeleri temin edip evdeki kavanozlarda teraryumlar yapmaya, bunları eşime dostuma armağan etmeye başladım.”

 

BAMBAŞKA BİR DÜNYA

O günden sonra araştırmalarına ve çalışmalarına hız veren Gülser Hanım, ilk iş olarak evinin bahçesindeki depoyu küçük bir atölyeye çevirmiş.

Sera sera dolaşıp yeni sukulet bitkileri bulmaya, bunları farklı tarzlarda dizayn etmeye, hatta kendi atölyesinde üretmeye başlamış.

O günden sonra da kendisini bambaşka bir dünyanın içinde bulmuş.

Gülser Hanım, şimdi kişiye özel olarak tasarladığı birbirinden güzel teraryumları, internet sitesi ve sosyal medya hesapları üzerinden satıyor.

Cam fanusların içerisinde sizin isteklerinizi, yaşam tarzınızı, hayallerinizi yansıyan dünyalar yaratıyor.

60z

 

Her bir tasarımını büyük bir keyif ve sevgiyle, çiçekleriyle tek tek konuşarak yapıyor.

Gülser Hanım, atölyesinde hazır tasarım bulundurmuyor, sipariş üzerine çalışıyor.

Siz ona anlatıyorsunuz, o hayalinizi minik bir fanusun içerisinde gerçeğe çeviriyor.

Hiçbir tasarımı bir diğerine benzemiyor... Her teraryumda kullanılan fanusların şekli, içerisindeki bitkiler, figürler, kompozisyonlar birbirinden farklı.

Aynı olan tek şey, her tasarımının üzerine iliştirdiği tarçın kabuğu ve küçük uğur böceği... Biri bereket, diğeri şans getirsin diye.

 

WORKSHOP YAPACAK

Şimdiki hedefi ise teraryum konusunda edindiği bilgi, birikim ve tecrübeyi, bu işe ilgi duyan diğer insanlarla paylaşmak.

Bu amaçla, evinin yemyeşil bahçesinde, ağaçların gölgesinde keyifli workshoplar düzenlemeyi planlıyor.

İsteyen herkes, Gülser Hanım’ın workshoplarına katılabilir... Ama siz teraryumunuzun onun usta ellerinde şekillenmesini arzu ediyorsanız, yapmanız gereken şey çok basit.

Sipariş vermek için 3 gün önceden Gülser Çelenk’e ait www.teraryumbutik.com adresini tıklayabilir ya da sosyal medya hesapları aracılığıyla kendisine ulaşabilirsiniz.

 

Kokedama ile tanışın...

Gülser Hanım, atölyesinde sadece teraryum değil, kokedama da yapıyor.

Kokedama, Japon kültürüne ait bir bitki düzenleme yöntemi... ‘Yosun topu’ olarak da biliniyor.

Bitkinin köklerinin bir yosun topunun içine koyulması ve iple çevresinin sarılmasıyla yapılıyor.

Böylece bitki bir saksının içinde olmaksızın, yosun topunun içerisinde yetişiyor.

Pek çok bitki çeşidiyle yapılabilen kokedamalar, genellikle misinayla yüksek bir yerden sarkıtılarak sergileniyor ve çok dekoratif bir görüntü oluşturuyor.

kokedama2

 

Teraryum hakkında...

    • 1830‘larda bir botanik tutkunu olan Dr. Nathaniel Ward’ın tesadüfen geliştirdiği teraryum, bugün tüm dünyaya yayılmış olan bir botanik akımı.

 

    • Adeta birer sanat eseri gibi tasarlanan, içerisinde bir takım bitki toplulukları hatta bazı böceklerin yaşadığı teraryumlar için bahçe-akvaryumlar da diyebiliriz.

 

    • Bu şirin, minyatür bahçelerin bakımı hiç çiçek yetiştiremeyenler için bile oldukça kolay. Teraryumlar, 15 günde bir üstten püskürtme yöntemiyle sulanıyor. Hatta kapalı teraryumlar su dahi istemiyor, çünkü içerisindeki malzemeler bitkilerin yaşaması için gereken iklimi kendiliğinden oluşturuyor.

 

    • Teraryum yapılacak kabın altına yerleştirilen küçük taşlar, hem görsel zenginlik sağlıyor hem de fanus içindeki ekolojik ortamın temelini hazırlıyor. Taşlar kabın tabanında birikecek suları neme çevirme görevini üstleniyor, böylelikle bitki köklerinin çürümesi engelleniyor.

 

    • Taşların üzerine serpilen aktif kömürler, toprağın daha taze kalmasına yardımcı oluyor, küf oluşumunu engelliyor.

 

    • Kömürlerin üzerine dökülen torf ise bitki için en ideal büyüme ortamını oluşturuyor.

 

    • Teraryumun uzun ömürlü olması için kalorifer yanında ya da klima altında tutulmaması, direk güneş ışığına maruz kalmaması ve aydınlık bir ortamda bulunması gerekiyor.



İletişim:

Teraryum Butik

www.teraryumbutik.com

Facebook: teraryumbutik

Instagram: teraryumbutik

masa

NASIL ARANDI: #Gülser Çelenk #istanbul #İzmit #maşukiye #teraryum #workshop

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.