29-03-2024 08:29

Doğunun Paris’i BÜKREŞ

2017-10-17    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2017-10-17
.stripslashes($urun->baslik).

Eşimin işi dolayısıyla sık sık ziyaret ettiğimiz Bükreş, ailece çok sevdiğimiz bir şehir. Öncelikle şunu söylemeliyim ki ben de Amerikalı aktör Robert Banchey gibi düşünüyorum: “Bükreş gibi bir yer daha yok. Eğer Bükreş’i düşünüyorsanız, daha başka bir yer düşünemezsiniz.”

Romanya, Orta Avrupa’nın güneydoğusunda, Balkan Yarımadası’nın kuzeyinde yer alıyor. Ülke, kuzeyde ve kuzeydoğuda Ukrayna, kuzeydoğuda Moldova, kuzeybatıda Macaristan, güneybatıda Sırbistan, güneyde Bulgaristan ile komşu. Para birimi Lei (Ley) olan Romanya’nın resmi dili ise Rumence. Bu dil, Moldovyaca ile aynı olmasına rağmen, ülkenin yasaları gereği farklı isimle anılıyor.

Romanya’nın başkenti, doğunun Paris’i olarak bilinen Bükreş. Kentin geçmişi antik çağlara kadar uzanıyor. Bükreş, tarih boyunca önemli bir yer olmuş, bu yüzden de büyük yıkımlara ve yeniden yapılanmalara ev sahipliği yapmış.

Eğer Bükreş’e gitmek isterseniz, İstanbul’dan Bükreş’e direk uçuşlar bulunmakta. İki şehir arası yalnızca 1 saat 10 dakika mesafede. Yani bir iç hat uçak yolculuğundan farksız, belki de daha az. Ayrıca kente kendi aracınızla, otobüsle ya da uluslararası trenle de rahatça ulaşabilirsiniz.

Bükreş’te, 2016 yılında yılının oteli seçilen Phoeinicia Grand Otel’de konakladık. Kentin kuzey mahallesi Baneasa’da bulunan otelimiz, kusursuzdu. Otel bünyesinde bulunan 3 restoranda, tüm dünyadan nefis yemeklerin tadını çıkarabilirsiniz. Restoranlarda uluslararası lezzetler ile Lübnan ve İtalyan yemekleri servis ediliyor. Doğuya özgü çeşitli kahve ve çayların tadı hala damağımda.

Bükreş’te ilk görmeniz gereken yer, kuşkusuz Parlamento Binası. Dünyanın en büyük yapıları arasında, Pentagon binasından sonra ikinci sırada yer alan bu heybetli ve gösterişli bina, diktatör lider Nikolay Çavuşesku tarafından yaptırılmış. Yapıya hangi yönden bakarsanız bakın, aynı görüntüye sahip olduğunu fark edeceksiniz. ‘Çavuşesku’nun Sarayı’ olarak da bilenen yapıyı 700 mimar tasarlamış. Yüzeyden 86 metre yüksekliğe sahip olan Parlamento Binası’nın 92 metresi de yerin altında. Bin 100 odası bulunan bina, Bükreş’te yapılan NATO zirvesine de ev sahipliği yapmış.

Çavuşesku’nun diktatörlüğünün hüküm sürdüğü ve sefaletin egemen olduğu yıllarda, ülkenin inanılmaz miktardaki parasını Parlamento Binası’na yatıran Çavuşesku, bu bina ile ona olan nefreti de sembolleştirmiş.

GEZMEYE DOYAMADIK

Bükreş’te görülmesi gereken bir diğer yapı ise Zafer Anıtı. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra şehrin merkezine yaptırılan Zafer Anıtı, Paris Şanzelize’de yer alan Zafer Takı’nın neredeyse aynısı. Çavuşesku’nun Paris’e hayranlığını düşünecek olursak, Bükreş’in küçük bir Paris olduğu sonucuna varmamız tesadüf olmayacaktır. Başkent Bükreş’te geniş bir alanda inşa edilmiş olan ‘Tarihi Köyler Açık Hava Müzesi’ de geze geze doyamadığımız yerlerden biri oldu.

 

 

 

 

Zafer Anıtı

 

Çeşitli medeniyetlerin yanı sıra Osmanlı-Türk izlerini de taşıyan köy evlerini bire bir ölçekte inşa eden Rumenler, içlerini köylülerin kullandığı eşyalarla donatmış. Bahçelerinde de ilgili medeniyetlerin değirmen, tandır, dibek, su kuyusu, çeşme gibi eklentileri unutulmamış.

BÜKREŞ’İN KALBİ

Tarihi şehir yani Lipscani; kafelerin, restoranların, barların, eğlence yerlerinin, mağazaların, antikacıların ve sanat galerilerinin sıralandığı trafiğe kapalı geniş bir alan. Bükreş’teki sıradan binalar bile çok görkemli. Örneğin, ulusal müzenin tam karşısındaki banka binası, 1900 yılında eklektik mimarisinde yapılmış.

“Bükreş’in kalbi neresi?” sorusunun cevabı ise Herastrau Park. Parkın etrafını yürümeye kalktığınızda, parkur size yaklaşık 7-8 kilometrelik bir rota sunuyor. Alanın ortasındaki göl ise enfes bir manzaraya ev sahipliği yapıyor.

 

Bükreş sokaklarındaki Atatürk büstü.

 

Aslında Bükreş’te pek çok farklı yerde göller ve nehirler var ama şehre yakın oluşu ve göl kenarındaki hoş restoranlar ile bu park Bükreşlilerin yaşamındaki özel yerini almış görünüyor.

Bükreş sokaklarında dolaşırken bizim için en büyük sürpriz, karşılaştığımız Atatürk büstü oldu. Türk iş adamları ve konsolosluk tarafından yaptırılan büst, milli bayram ve 10 Kasımlarda resmi tören çerçevesinde ziyaret ediliyor.

Atatürk büstünden sonra ikinci sürprizi her yıl ağustos ayında düzenlenen ‘Uluslararası Dans Festivali’nde yaşadık. Türk dostlarımızla karşılaştığımız ve onları destekleme imkânı bulduğumuz festivalde, bizi oralarda temsil eden Balçova Belediyesi Dans Topluluğu ülkemize üçüncülükle döndü.

Balçova Belediyesi Dans Topluluğu ülkemize üçüncülükle döndü.

 

BÜKREŞ’TE NE YENİR?

Gelelim herkesi ilgilendiren Bükreş’te yeme içme konusuna. Gerek oradaki Rumen dostlarımdan öğrendiğim gerekse kendi gözlemim şu ki Romanya’nın kendine has bir mutfağı yok. Fakat Macaristan, Türkiye ve İtalyan esintileri olan yemekler gayet lezzetli. Gulaş çorbası dedikleri meşhur yemekleri bizim güveç yemeğinin neredeyse aynısı; sarma ise bildiğiniz yaprak sarması.

Bükreş’in 1879’da kurulmuş tarihi restoranı Caru’cu Bere görülmeye değer bir mekan. Kurulduğu günden beri aynı yerde ve aynı menü ile hizmet veriyor.

 

Ülke mutfağında en çok kullanılan ürünler et, balık, süt, süt ürünleri, yumurta ve meyveler. Ayrıca şarap, Rumen kültürünün bir vazgeçilmezi. Müziğe tutkun Rumenlere ait restoranların bazılarında dans pisti bile var. Bu yüzden, kendinizi hoş bir müzik eşliğinde dans eden çiftlerin arasında yemek yerken bulursanız sakın şaşırmayın; ortamın keyfini çıkarmaya bakın. Bükreş’in 1879’da kurulmuş tarihi restoranı Caru’cu Bere görülmeye değer bir mekan. Kurulduğu günden beri aynı yerde ve aynı menü ile hizmet veren tarihi lokanta mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Çavuşesku döneminde insanların ancak maaşlarını aldığı zaman ayda bir gidebildiği restoran, Bükreşliler için ayrı bir öneme sahip.

VINTAGE TUTKUNLARINA

Ayrıca, yolunuz Bükreş’e düşerse Chittelle’de köfte, Monaliga’da püre, Ciorba de Burta’da işkembe çorbası, Mitilei’de sulu köfte, Sarmale’da sarma, Aqua’da soğuk domates çorbası ve somon, The Artist’te Rumen şarapları, Beauty Food’da ise lezzetli öğle yemeği aperatifleri yiyebilirsiniz. Tatlı için ise tek geçebileceğim mekân, bizim ‘ekler’ dediğimiz tatlı ile meşhur olan French Revolution isimli yer. İki kişinin zor sığabileceği ama lezzetin peşine düşenlerin kapısında kuyruk olduğu mekana mutlaka uğramalısınız.

 

 

 

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.