17-04-2024 02:21

Doğadan ilham alan ev

2018-04-12    0 Kişi Yorum Yaptı   Eklenme Tarihi: 2018-04-12
.stripslashes($urun->baslik).

Kocaeli Life bu ay, tasarımcı ruhunu evinin her köşesine yansıtan heykeltıraş, ressam, seramik ve keçe sanatçısı Semra Adıyaman’ın Yahya Kaptan Armada 5 sitesindeki bahçe dubleksine konuk oldu. Özellikle keçe yünü kullanarak yaptığı tablolarla haklı bir üne sahip olan Semra Hanım, evini dekore ederken her köşeye kendinden bir şeyler katmış. Doğal malzemelere, özellikle de ahşaba olan tutkusunu yaşam alanına da yansıtan başarılı sanatçı, ailesiyle birlikte yaşadığı bu evde kendi tasarımı olan pek çok objeye yer vermiş.
Bir hırdavatçının tozlu raflarında unutulmuş paslı anahtar, ormanda bulunmuş ağaç dalları, kurutulmuş meyve çekirdekleri, bit pazarındaki tezgahlardan satın alınmış eski saatler Semra Hanım’ın sihirli dokunuşlarıyla birbirinden orijinal aksesuarlara dönüşmüş ve evin tarzını belirlemiş. Yaptığı resim, heykel ve seramik çalışmalarını da dekorasyona dahil eden başarılı sanatçı, kendisi ve ailesi için rahat ama şık, huzurlu ama sürprizli, sade ama neşeli bir ev yaratmış. Haydi gelin, hem bu tarz sahibi evi hem de zarif sahibesini biraz daha yakından tanıyalım…

 


Semra Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
1963, İzmir doğumluyum. Uzun yıllar İzmir’de yaşadıktan sonra babamın emekliliğiyle birlikte Karamürsel’e yerleştik. O dönemde, iş görüşmesine giden bir arkadaşıma eşlik ederken, tesadüfen işe ben kabul edildim. Aynı görüşmede tanıştığım Feridun Adıyaman ile bir süre sonra evlendik. Böylece tamamen İzmitli olmuş oldum.

 


Şu anda keçeden yaptığınız tablolarla tanınıyorsunuz, sanat ne zaman hayatınıza girdi?
Evlendiğimde 21 yaşındaydım ve kısa bir süre sonra da kızım Ayşegül’e hamile kaldım. Onu büyütmek için çalışmaya ara vermiştim. Oğlum Ahmet de ailemize katılınca iş hayatından tamamen uzaklaştım. Ancak kendimi bildim bileli kumaşlara, dikişe, sanata merakım vardı. Çocuklarım büyüdükten sonra kendime bu alanda uğraşlar aradım ve 1999 yılında İstanbul’daki Kaya Atölye’de bir yıl ahşap boyama eğitimi aldım. Şu anda çok yaygın olsa da o dönemde ahşap boyama İzmit için yeni bir alandı. Yaptığım ürünler çevrem tarafından çok beğenilince, devam ettim.

 


HEYKEL, RESİM, SERAMİK…
Eğitiminize devam ettiniz mi?
Aynı dönemde, kızım bana Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin konservatuarından bahsetti. Hatta bana haber vermeden gidip kaydımı da yaptırmış. Sınavlara girdim, heykel bölümünü kazandım ve 4 yıllık eğitimin sonunda mezun oldum. Ancak içimdeki eğitim aşkı son bulmadı. Bu kez de resim tekniklerini öğrenmek istedim. Başta Muhammet Şengöz olmak üzere pek çok hocadan dersler aldım. Bir süre bu alanda çalışmalar yaptım. Bu arada Kocaeli Büyükşehir Konservatuarı’nın seramik bölümünü de kazandım, ancak 2 yıl devam ettikten sonra eğitimimi yarıda bıraktım. Böylece çalışma alanıma bir de seramiği eklemiş oldum.

 


Peki, keçe ne zaman hayatınıza girdi?
Materyal olarak yünü çok severim… Belki de bu yüzden hep keçe üzerine bir şeyler yapmak istiyordum. Uzun bir süre keçeyle ilgili araştırmalar yaptım. En sonunda bir gün, keçeden yapılmış bir kumaşın üzerine yine keçe yünüyle bir resim işledim ve o dönemdeki yağlı boya hocama armağan ettim. O kadar çok beğendi ki bu alanda devam etmem gerektiğini söyledi. Ben de bütün bilgilerimi bileştirip, keçe çalışmaya başladım.

 


BEYAZ KEÇEDEN GELİNLİK
Bize keçeyle tam olarak ne yaptığınızı anlatır mısınız?
Keçe yününü kullanarak, kumaşlar üzerine tablolar yapıyorum. Bu kumaşlar bazen bir tabloya, bazen bir giysiye, bazen bir dekorasyon objesine dönüşebiliyor. Hatta, kendi dokuduğum beyaz keçeden çalıştığım bir gelinlik, ünlü moda tasarımcısı Cemil İpekçi’nin defilesinde de yer aldı.
Yolunuz Cemil İpekçi ile nasıl kesişti?
Bodrum’da bir yazlığımız var, yılın belli bir zamanını orada geçiriyoruz. Bodrum’da olduğum bir dönemde, tarzına büyük hayranlık duyduğum Cemil İpekçi’nin kurs açacağını duydum, hemen kayıt oldum. Bu kurs ve Cemil Bey’in asistanı Dinçer Yılmaz Sigalı’dan aldığım dersler kendi sınırlarımı aşmamda bana büyük cesaret verdi; tasarımlarıma çok katkısı oldu. O dönemde İpekçi’nin ‘Beyaz Düşler’ isimli bir gelinlik defilesi yapacağını duydum. Onun da desteğiyle keçeden yaptığım gelinlikle defileye katıldım.

 


Ege ve Akdeniz bölgesinde ciddi bir ününüz var… Ürünleriniz, Bodrum’un meşhur Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü’nde de bulunuyor, değil mi?
Evet… Yağlı boya resim hocam Ahmet Hıdır ürünlerimi çok beğenince, beni Dibeklihan’ın sahipleri Cenap ve Gülay Tezel çifti ile tanıştırdı. Tezel çifti de bana çok destek oldu, hatta koleksiyonlarına benim ürünlerimi de kattılar.
Peki, bu kadar zamandır yaptığınız tasarımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hiç sergi açtınız mı?
İlk kişisel sergimi Dibeklihan ile tanıştıktan hemen sonra açtım. Yağlı boya resimlerin maliyeti yüksek olduğu için resimlerimi keçe üzerime yaptım. Keçeden kabanlar, kemerler, runner’lar işledim. Çok ses getiren bir sergi oldu ve neredeyse tüm ürünler satıldı. Daha sonra iki kişisel sergim daha oldu, çok sayıda da karma sergiye katıldım. Bunlardan birisi, Çomakdağlı kadınları birebir resmettiğim Osmanlı Tersanesi’ndeki sergim. Ardından İzmir Bienali’ne; aldığım teklif üzerine de Sığacıktaki sulu boya sergisine katıldım. Bunlar olurken, bir arkadaşım da benim adıma eserlerimi internet üzerinden satmaya başlamıştı Bir gün bir telefon açtı ki eserlerimin tamamı Amerika’ya satılmış.
Bir atölye açmayı düşünmediniz mi?
Bir dönem Bodrum’da, 3 ortaklı, atölye-dükkan sayılabilecek bir yer açtık. Fakat işin içine ticaret girince benim üreticiliğim tıkandı, üzerimde baskı hissettim. Aynı dönemde annemi kaybetmem, babamın rahatsızlığı derken, 1 yıl sonrasında o işletmeyi kapatmak durumunda kaldık.
Sırada yeni bir sergi var mı?
Şu anda yeni bir sergi ve defile hazırlığı içindeyim. Kocaeli’de bugüne kadar hiç sergim olmadı, inşallah ileride olur.

 


AHŞABI ÇOK SEVİYORUM
Tasarımcı yönünüz evinize de yansımış… Dekorasyon size mi ait?
Evet, dekorasyona meraklıyım. Evimi de kendi zevkim doğrultusunda dekore ettim. Genellikle kendi tasarımım olan ürünlere yer verdim.
Evinizi seçerken nelere dikkat ettiniz?
Daha önce Yahya Kaptan’da yaşıyorduk. Çalışmalarımdan dolayı daha geniş bir eve ihtiyaç duyunca, Armada 5’teki bu bahçe dubleksi daireye geçtik. Evimiz, 220 metrekare civarında, 4 oda ve bir salondan oluşuyor. Şimdi evimin bir odasını atölye olarak kullanıyorum.
Mobilyalar, bu ev için mi seçildi?
Hepsi değil… Bazılarını bu ev için seçmiş olsak da bir kısmını daha önceki evimizden getirerek dekorasyona dahil ettik. Daha çok Mudo Concept tarzında mobilyaları tercih ettik.
Evinizi tasarlarken nelere dikkat ettiniz?
Dekorasyonda doğal malzemeleri ve ahşabı çok seviyorum. Evim de bu yönde şekillendi. Rahat ve ferah bir ortam yaratmaya; özgün tasarımlara yer vermeye çalıştım. Doğal renkleri seviyorum, mobilyaların büyük çoğunluğunu kendim tasarladım ve yaptırdım.


ZEYTİN ÇEKİRDEKLERİNİ ATMIYORUM
Sadece dekoratif objelerde değil, aydınlatmalarda da sizin imzanız var galiba.
Evet, salondaki ve mutfaktaki aydınlatmalar benim tasarımım. Sürekli bit pazarlarını, hırdavatçıları geziyorum. Pek çok kişi için hiçbir anlam ifade etmeyen parçaları topluyorum. Onları bir şekilde değerlendirip evimin dekorasyonunda değerlendiriyorum.
Dekorasyon ne kadar zamanınızı aldı?
Aslında hala devam ediyor… Çünkü, bir mağazaya girip lazım olan her şeyi alıp çıkmayı sevmiyorum. Evime en uygun, en beğendiğim parçayı bulana kadar bekliyorum. Ormanlarda gezinti yapıp kullanabileceğim ağaç dallarını, kozalakları topluyorum. Evde yenen zeytin çekirdekleri, kayısı çekirdeklerini atmıyoruz, kurutup dekorasyonda kullanıyorum. Elime geçen her şeyi değerlendiriyorum.
Etrafa bakınca, saatlere ayrı bir tutkunuz olduğunu anlamak zor değil
Evet, özellikle eski saatleri çok seviyorum. Masa saatleri, duvar saati, köstekli saatler… Evimin her köşesinde görebilirsiniz. Saatçileri dolaşıyorum, eski saatleri topluyorum. Çalışıp çalışmaması önemli değil, evimde mutlaka onlar için bir yer var.

YORUMLAR
Yaptığınız yorumlar editör onayından geçmektedir.