Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, periler diyarında değil, şu güzel İstanbul’umuzda ve çok değil bundan 100 sene kadar önce Yedi Kocalı Hürmüz Hanım varmış. Taşkasap’ta otururmuş. Hürmüz Hanım, Allah için gayet güzel, iyi huylu, endamı düzgün, çalar söyler, güler oynar bir hatun kişi imiş.
Hay Allah yine kaptırmışım kendimi. Efendiiiim, cümleten akşamı şerifleriniz hayırlı olsun. Az sonra sizleri Bilge’nin Penceresi’nde çok özel bir genç tiyatrocu olan, tiyatroya aşık olan, ‘sahnede nefes alıyorum’ diyen, gelecekle ilgili çok güzel projeleri bulunan Kübra Tüzgün röportajımıza buyur etmek isterim. Sürçü lisan olursa affola deyip kelama agaz edelüm.
Öncelikle bu röportaj için sana çok teşekkür ederim Bilge’cim. Çaban, azmin, isteğin, sanata ve cumhuriyete, Atatürk’e olan bağlılığın beni çok sevindiriyor ve umut doluyorum. Kendimden bahsedeyim o halde. 1994 Bursa doğumluyum. Küçük yaştan itibaren tiyatronun içindeyim. TV’den izlediğim Yeşilçam filmleri ile büyüdüm ve oyunculuk mesleğini seçmemde bu filmlerin çok etkisi oldu. İlk tiyatro deneyimim dokuz yaşımda oldu ve sahneye cadı rolünde çıkmıştım. O zaman hissettiklerim beni büyülemişti ve kararımı vermiştim. Tiyatro sanatçısı olacaktım. Lise bittikten sonra Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu’nun kursiyerlik sınavına girdim ve kazandım. Burada eğitim almaya devam ederken farklı hocalardan, özel tiyatrolarda da atölyeler aldım ve ilk profesyonel oyunum “Bir Deli Aşk Hikayesi”nde Deli Ayten rolüydü. Ardından Devlet Tiyatrosunda “Bir Kadın Yarattım” oldu. Oynadığım zaman içinde akademik bir eğitim için konservatuvar sınavlarına hazırlanmaya başladım. Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Arzu Tan Bayraktutan ile çalışıp Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro bölümünü kazandım ve dört sene eğitim aldım. Mezun olduktan sonra da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda “Ben Anadolu” adlı oyunda oynadım, daha sonra yaşanan talihsizliklerden dolayı oyun kaldırıldı ve tekrar Bursa’ya geldim. Özel tiyatromuz Tiyatro Mot’ta asistanlığını yaptığım oyunumuz devam etmekte. Onun dışında şimdi Ramazan programlarımız çerçevesinde orta oyunları devam ediyor ve bu sezon inşallah Bursa Devlet Tiyatrosu’nda tiyatroya devam edeceğim. Tiyatro, çocukluğumdan beri benimle. Hep de benimle olmaya devem edecek. Sahnede yaşadığımı, nefes aldığımı hissediyorum ki her tiyatro oyuncusu için bu eminim böyledir.
Türkiye’de tiyatro eğitiminin yeterliliği ile ilgili genel bir cevap veremem Bilge’cim, çünkü çok iyi eğitim veren konservatuvarlar olduğu gibi hoca yetersizliği dolayısıyla eksiği çok olan okullar da vardır. Ama şu noktaya değinmek gerek bence; önemli olan oyuncu adayının aldıklarını iyi değerlendirmesi, alamadığı eğitimler için çaba göstermesi… Kısacası, iş oyuncu adayında bitiyor. Ne kadar kendini geliştirmek isterse, bir o kadar verdiği emeğin karşılığını alır. Zaten oldum yoktur tiyatroda. ‘Dört sene okudum bitti, artık sanatçıyım’ demek yoktur. Aynı hayat gibi; her gün birçok şey duyuyor, görüyor, öğreniyorsak yaşamımızda, sahnede de, her rolde de devamlı birçok şey öğreniyoruz. Tiyatroda eğitimi bitmez, ömür boyu devam eder. Türkiye genelinde tiyatro eğitimi yeterli ya da yetersiz demekle genel bir kanıya varamayız maalesef.
Mezun olduktan sonra maalesef tiyatroda iş imkânı bulmak zor. Çünkü devlet tiyatroları, şehir tiyatroları yeteri kadar dolu. Özel tiyatrolarda da bütçe sıkıntıları olduğu için çok fazla çaba sarfetmek gerekiyor. Günümüzde de tiyatroya yoğun bir yönelim olduğu için iş imkânı bulmak her sene mezun olan öğrenciler için gittikçe zorlaşacak gibi duruyor.
Sanatın her alanını seviyorum. Fakat tiyatro gibi dans da benim için çok özel. Profesyonel olarak yapıyorum ama kendimi geliştirmek için daha çok emek vermem gerek. Onun dışında edebiyat vazgeçilmezim. Öyküler ve kısa oyunlar yazıyorum. Kitap okumayı çok fazla seviyorum. Dünyada okumam gereken kitapların sonsuzluğunu düşündükçe bir ömrün yetemeyeceğini düşünmek beni üzüyor açıkçası.
Birlikte rol almayı istediğim çok fazla isim var. Müzikalleri de çok fazla seviyorum. Sumru Yavrucuk, Demet Akbağ, Perran Kutman, Tamer Levent, Haluk Bilginer, Müjdat Gezen çalışmak istediğim isimler arasında. Ki inan daha çok isim var. Benim için özel olan isim ise Türkan Şoray’dır. Oynamayı istediğim oyunlardan 7 Kocalı Hürmüz, Kanlı Nigar, Hisseli Harikalar Kumpanyası var. Ama tabii ki okuduğum ve izlediğim her oyunda yer alma arzusu içindeyim. Özellikle içinde dans ve müzik olan oyunlar. Umarım hayallerimi süsleyen her oyunda yer alırım.
Bilge’cim çok teşekkür ederim. “Ben Anadolu” oyunu benim için çok özel bir yerde olacak her zaman. Kendimi keşfettiğim, sınırlarımın uçsuz bucaksız olduğunu anladığım bir oyun “Ben Anadolu”. Planladığım çok proje var, inşallah gerçekleştireceğiz bu sezon. Planlamak mesele değil çaba ve emek gerek.
Her oyuncunun hayalidir kendi tiyatrosunun olması tabii ki. Benim de hayalim, bahçeli, müstakil, iki veya üç katlı bir bina. Geniş fakat seyirci ile iç içe bir sahnesi yeter de artar bile. Ama sanatın her dalı da yer alsın isterim. Dans, resim, sinema vs. atölyelerle dolu ve tabii ki çiçeklerle kaplı bahçede gelen misafirlerimize çiçek armağan etmek, boğazına düşkün bir insan olduğum için tatlı, pasta çeşitleri ve vazgeçilmezim kahve de ikram edebiliriz gelen misafirlerimize. Dedem Bursa’nın ilk çiçekçilerindenmiş. Onun dükkanının ismini vermek en büyük hayalimin. İkebana Sanat Evi olurdu ismi. İkebana, Japonca’da “yaşayan ve yaşatılan çiçek” demek. Benim için de sanat mis gibi kokan bir çiçek ve her zaman sanatı yaşamak, yaşatmak gerek. Umarım hayallerimiz gerçekleşir Bilge’cim.
Tüm dünya müziklerini dinlemeye çalışıyorum. Ama klasik müzik, role çalışırken ve kitap okurken vazgeçilmezim. Erik Satie, Bach ve Chopin dinliyorum çoğunlukta. Yiruma da dinlenmek ve yürüyüşler için dinlediklerimden. Türkçe şarkılar, türküler de dinlerim. Birsen Tezer, Sertap Erener, Sezen Aksu sevdiklerimden. Bu ara yoğunluktan çok fazla film izleyemiyorum ama eski ve yeni tüm filmlerini izlemeye çalışıyorum. Audrey Hepburn ve Marilyn Monroe filmlerine bayılırım. Büyük Budapeşte Oteli sevdiğim yabancı filmlerden ve benim için kült film olan Selvi Boylum Al Yazmalım. Tabii ki daha sayamayacağım kadar çok film var bahsetmek istediğim. Şu an okuduğum Fatma Aliye’nin “Refet” isimli kitabı. Türk Edebiyatı klasiklerinden. Edebiyat dergilerine zaafım var her ay hepsini takip ederim. “Oku” denmiş sonuçta biz de her zaman, ne olursa olsun okuyoruz Bilge’cim.
Devlet tiyatroları ve özel tiyatrolarda oyuncu olmak evet farklı deneyim, çünkü devlet tiyatrosunda sadece oyuncusun ama özel tiyatrolarda müzik, ışık, aksesuar, dekor, kostüm, her detayda senin de emeğin oluyor genelde. İki tiyatroda da yer aldım ve yer alıyorum, ikisi de farklı bir tat ama en özel yerde kesişiyorlar o da sahnede. O his ise hep aynı ve muazzam tabii ki.
Ezber yaparken genelde yazarak çalışıyorum Bilge’cim ve ses kaydı da yaparak bol bol dinliyorum. Ezber yapmamı hızlandırıyor ve kolaylaştırıyor.
Tiyatro, dediğim gibi; nefes benim için... Sahnede yaşadığımı fark etmek, bu hayatta var olduğumu hissetmek. Kendime katkı sağladığım kadar seyircilere de aktarmak bildiklerimi. Öğrenmek ve öğretmek. Farkına varmak. Bitmeyen bir okul gibi tiyatro. Hayat gibi Bilge’cim.
Tiyatroyu sinemadan ayıran en önemli şey nefes alıyor olması, o an için yaşanıyor, anlık, geriye alamazsın hiçbir şeyi. Seyircilerle birlikte canlı, kanlı, nefes alıyorsun. Sinema da müthiş bir olay, büyük bir hayal dünyası. Ama tiyatronun verdiği hisleri hiçbir zaman veremez. Oyunculuk tekniği açısından da sinema daha küçük, daha doğal bir oyunculuk istiyor. Bir kaç teknik farklılık var ikisi arasında. Ama benim için en önemli olan manevi farklılıkları.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı her zaman diğer özel bayramlarımız gibi çok coşkulu hislerle benimle. Atatürk’ün bize armağan ettiği bu ülke ve Cumhuriyet, bu sayısız hak ve özgürlük biz gençleri, çocukları her zaman en iyisi için yüreklendirmeli. Atatürk’ü her zaman anmalıyız ve yeni nesile tarihimizi, ne zor şartlarda kazandığımız bu vatanı ve özgürlüğü tüm doğruluğuyla aktarmalıyız. Ben inanıyorum Bilge’cim her şey çok güzel olacak Atatürk’ün ışığında.
Asıl ben bu anlamlı, özel günde yapılan röportaj için çok teşekkür ediyorum. İnşallah biz hep sahnede oluruz, sizler de bizleri daima izlersiniz. Biz de tabi ki sizin başarılarınızı gururlanarak alkışlarız ki senin için bu duyguları yaşayacağıma çok eminim. Tekrar teşekkür ediyorum ve herkesin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını kutluyorum Bilge’cim.
NASIL ARANDI: #Bilge Çolak # Kübra Tüzgün # tiyatro # tiyatrocu # bilgenin penceresi #