Röportaj: Can İŞİAKTIR
Kocaeli sokaklarında, her köşe başında, ‘iyi müzik’ denilince akla gelen ilk isim olan Atarax’ın başarılı üyeleriyle grubun müzikal öyküsünü, hedeflerini ve başarılarının sırrını konuştuk.
Atarax, özellikle İzmit’te çok bilinen; yeni neslin de gerek sahne performansı gerekse müzik tercihleri anlamında ilgi gösterdiği bir grup… Ve şu sıralar 6’ncı yaşını kutluyor. Şöyle genel olarak baktığınız zaman, sizce nasıl bir grup, Atarax?
Emir: Atarax, son yıllarda dinleyici kitlesiyle ciddi bir samimiyet geliştirmiş, sahne performanslarını onlardan aldığı geri bildirimlerle şekillendirmiş, bazı kararlarını dinleyici kitlesinin taleplerine göre yönlendiren bir grup.
Sezgin: Geçtiğimiz altı yıl içerisinde Atarax’ın yol haritasını dinleyici kitlemizin yönlendirmesine izin verdik. Onlar istediler, biz çaldık ve bir noktada bizi kitlemizin yoğurmasına müsaade ettik.
Kentimizin genç kesimi sizi gayet iyi tanıyor. Tanımayanlar için bize ne tür müzik yaptığınızı anlatır mısınız?
Emir: Atarax, ‘alternatif rock’ olarak tanımlanan bir yelpazenin içerisinde kalıyor. Kadıköy sound’u olarak da bahsedebileceğimiz bir çizgisi var grubumuzun. Sahne performanslarında daha çok cover parçalar çalan bir grup olarak asıl önemsediğimiz, sahnede müzik yaparken, bizi uzaktan duyan bir dinleyicinin de “Atarax çalıyor” diyebilmesi. Müzik gruplarında bazı kavramsal ögelerin oturabilmesi için zamana ihtiyaç olur. Atarax’ın altı yıl içerisinde sahnede yeterince zamanı oldu ve artık o uyum, tarz -adına ne derseniz deyin- yakalandı. Bir parçayı yorumladığımızda ortaya bir Atarax yorumu çıkması, müzisyen açısından da ayrıca mutluluk veren bir detay. Bir parçayı biz çaldığımız zaman, değişik bir tarzda çaldığımızdan eminiz.
Peki, nasıl başladı serüven?
Emir: Değirmendere Sahil’de başladı. Değirmendere Sahil’de bu şehirde yaşayan insanların iyi bildiği Grand Pub vardır. Anfi olarak bilinen yere de çok yakındır. Orada kendi kendimize bir şeyler çalarken, pub’ın sahibi Hasan ağabey gelip bize bir yerlerde çalıp çalmadığımızı sordu. Biz de ‘çalmıyoruz’ diye cevap verince, “Gelin yarın başlayın” dedi ve o şekilde müzik piyasasına adım atmış olduk.
Biraz hızlı olmuş aslında kentimizin gece hayatına geçişiniz…
Ahmet: Evet, biraz hızlı oldu ama kendinizi en hazır hissettiğiniz an, bazen denk gelir ve en doğru yerden başlarsınız ya bizimki tam olarak öyle bir başlangıçtı. Kendimizi sahnede bulduk ve o günden beri de muhtelif yerlerde aralıksız çalmaya devam ettik.
Peki, Atarax’ı tanımlayan, bir grup olarak bir arada tutan en önemli tespitiniz nedir?
Onur: Enstrümana bağlılık ve uyum. Bizi bir arada tutan ve dinleyiciyle o ahengi yakalamamızı sağlayan özelliğimizin bu olduğunu düşünüyorum.
Kentin son altı yılına damga vurmuş bir grup olarak zaman zaman kaygılar oluyor mu? Sahne zor bir yer ve dinleyici kitlesi de zaman zaman dinlediği gruba sadık olmayabiliyor. Seçeneğin çok fazla olması sizi kaygılandırıyor mu?
Sezgin: Hayır, kaygılandırmıyor diye rahatlıkla cevap verebilirim ben. Çünkü bizim dinleyici kitlemiz gerçekten sadakat kavramına bağlı. Atarax’ı sadece dinlemeye gelmiyorlar. Atarax’ın hem dinlenebilecek hem de eğlenceli bir grup olduğunu düşündükleri için bizimleler. Uzun yıllardır bizi takip etmekten vazgeçmeyen, sahnede olduğumuz her geceyi bizimle geçiren dinleyicilerimiz var.
Peki, Atarax kendi bestelerini de yapacak mı yoksa hep coverlarla gitmek gibi bir plan mı var?
Emir: Son zamanlarda besteler konusunda çok ciddi bir çaba içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim.
Atarax severlere müjdeyi veriyoruz yani?
Emir: Evet, verebiliriz. Ancak henüz neler yapacağımıza karar verme aşamasındayız. Bestelerimiz şekilleniyor ama ne çıkacağını biz de bilmiyoruz. Önümüzdeki günlerde sahnede Atarax’ın kendi bestelerini de duyabilecekler dinleyicilerimiz. Atarax’ın da bir albümü ve hatta bir çok albümü olacak.
Bunu çıkarmak, bir grubun kendi bestelerini yaptığı aşamada ne yöne doğru müzik yapacağını tespit etmek zor bir iş midir?
Ahmet: Bence öyle. Çünkü baktığınız zaman aramızda önemli bir ahenk ve uyum olsa da tarz olarak birbirimizden çok farklı müzik yapma yöntemlerimiz var. Biz bunu bir avantaja dönüştürmeye çalışıyoruz ve farklılıkların kendi içerisinde bir uyum yakalamasını çok önemsiyoruz. Sanırım bu kendi tarzımızın ortaya çıkma sürecinde de bizim için çok faydalı oldu.
En kısa zamanda yeni besteleri duymayı bekliyoruz o halde diyerek, ‘Herkesin dinlediği bir rock grubu ne dinler?’ sorusuna geçelim?
Onur: Müzik yapan insanlar için dinleyeceği tarzı seçmek çok büyük lüks aslında. Çok çeşitli bir yelpazede müzik dinlemek ve farklı sesleri duymak gerekiyor. Her tarzda müzik dinliyoruz diyebilirim. Benim özellikle dinlediklerim arasında eski klasikler var daha çok. Jimmy Hendrix’ten Led Zepplin’e kadar geniş bir aralığım var. Genel olarak tarzımıza da katkı sunan şeyler dinlememiz, sanatımız açısından da ortaya verimli işler koymamızı sağlıyor.
Sezgin: Birlikteyken dinlediğimiz müziklerden örnek vermek gerekirse, 2005-2009 yılları arasında çıkış yapmış alternatif rock grupları ve alternatif müzisyenler diye genelleyebiliriz. Ülkemizin müzik anlamında çok verimli olduğu bir dönemdi o. Gevende, Dorian, Çilekeş, Manga gibi gruplar isim olarak da sıralanabilir.
Onur: The Away Days adlı, Türk ama İngilizce şarkılar yapan bir grup var, onu da ekleyebiliriz dinlediklerimiz arasına. Oldukça iyiler.
O dönemin ardından ülkemizin müzik anlayışı da başka bir yere doğru evrilmeye başladı galiba. Dinleyici kitlesinin seçimleri noktasında sizler ne gibi değişiklikler görüyorsunuz?
Onur: Ülkemizin müzik anlayışı elektronik ve rock arasında gidip geliyor diye düşünüyorum. Bundan 10 sene önce rock müzik çok popülerken, şimdilerde elektronik müzik çok daha revaçta diyebiliriz. Bu durumun bir döngü olduğunu düşünüyorum. Elektronik müzik ve rock müzik her zaman bir yarış içerisinde olacak bence. Dönem dönem birbirlerine üstünlük sağlasalar da her zaman aynı eğlence anlayışının farklı unsurları olarak kalacaklar.
10 senelik döngüler derken, neler değişti mesela son yıllarda dinleyici kitlesinin müziğe bakış açısında?
Sezgin: 90’lı yılların başındaki şarkı soundlarına bakın, uzun şarkı girişleri, yavaş metronomlar… Artık böyle değil müzik anlayışı. Özellikle son 20 yıl içerisinde insanların müziğe bakış açısı, müzikten anladıkları değişti ve evrildi. Daha çeşitli, içerisinde çok daha fazla tonun olduğu, daha çok enstrüman sesi içeren ve daha renkli müzik türleri seviliyor.
Onur: Biz lise yıllarındayken müzikle ilgilenmek isteyenlerin ilk tercihi gitar almak olurdu. Şimdi eskisi gibi değil. Sezgin’in de söylediklerine ek olarak, artık insanlar daha karmaşık müzik kurguları duymak istediği için entrüman olarak ses kartı, mini klavye gibi müzik aletlerini tercih ediyor. Gerekli programları öğreniyor ve kendi şarkılarını yapıp insanların beğenisine sunabiliyor.
Baktığınız zaman, müzik piyasasının teknolojik gelişimle birlikte hem yapım aşamasında hem de dinleyici kitlesi bakımından başka bir noktaya gittiğini rahatlıkla söyleyip görebiliyoruz.
Sahnede moraliniz bozuk olduğu zamanlar oluyor mu? Ya da bir moral bozukluğunun zaman zaman sahneye yansıdığı…
Sezgin: Elbette oluyor, hatta sıklıkla oluyor. Atarax ayda iki konser veren bir grup olsa belki sahneye çıktığımızda her şey çok başka olabilir ama bugün baktığımız zaman haftada birkaç performans sergileyip gündelik yaşantımıza da devam ettiğimiz bir durum var. Dolayısıyla sadece müzik yapmaktan çok işimizi de yapıyoruz psikolojisi hakim bizde.
Atarax çok özel mekanlarda sahne almış, çok saygın etkinliklerde performanslar sergilemiş bir grup. Okurlarımızın öğrenmesi açısından; daha önce nerelerde sahne aldınız?
Sezgin: En severek katıldığımız etkinliklerden biri Zeytinli Rock Fest olmuştu. İstanbul’da bazı mekanlarda da sahne aldık. Sokak Bar, IF, Shuft Bar gibi güzel mekanlarda zaman zaman performanslar sergiledik. İzmir barlarında da sahne aldık pek çok kez.
Onur: Aslında biz Atarax olarak mekanları seçmekten çok çalmayı seviyoruz. Zaman zaman istediğimiz parçaları çalamasak bile beraber çalmayı seviyoruz ve insanların sevdiği müziği yapmak da bize zevk veriyor.
Son olarak, Atarax albüm dışında ne gibi atılımlar yapacak, belki dinleyici kitlenize küçük tüyolar vermek isterseniz?
Ahmet: Bir Youtube kanalı oluşturmayı planlıyoruz bu günlerde. İnternetin, kitlelerin müzik alışkanlığını değiştirmesi, müzik yapan bizlerin de yayılma anlayışını gözden geçirmesine neden oldu. Youtube kanalı üzerinden müziğimizin insanlara daha yoğun ve daha interaktif bir şekilde ulaşacağını da düşünüyoruz açıkçası.
Emir: İnternet, müziğe bakış açısını da değiştirdi. Çok güzel işler var belki ama insanların onlara hevesi de çok hızlı geçiyor. Bizim için önemli olan kalıcı unsurlardan bir tanesine dönüşebilmek.