Aydın Demir…
Pehlivanlar diyarı Karamürsel’in ilk altın kemerli başpehlivanı. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin korkulan ismi. Karamürselli başpehlivanlar Kadir Birlik ve Ahmet Taşçı’nın hocası…
Karamürselli tarihçi-yazar Erdoğan Özdemir’in ‘Altın Kemerli Dev Adam; Karamürselli Başpehlivan Aydın Demir’ isimli biyografik romanıyla ölümsüzler listesine girmiş bir yiğit o...
Karamürsel’in adını yağlı güreşler tarihine altın harflerle yazdıran Aydın Demir ile evinde buluştuk, güreşe nasıl başladığını, yetiştirdiği isimleri ve pehlivanlık yıllarına ait anılarını keyifle dinledik.
1943 Karamürsel doğumluyum. Hacımehmet Mahallesi’nde doğdum, büyüdüm ve burada yaşamaya devam ediyorum. Nursen Hanım ile 37 yıllık bir evliliğim var.
Çocukluğumda balıkçılık yaptım. Neredeyse 8-10 yıl ekmeğimi balıkçılıktan kazandım. Allah rahmet eylesin bir Nejat abimiz vardı, onun teknesinde tayfaydım. Babam işini iyi yapan bir inşaat ustasıydı, onunla birlikte inşaat işleri de yaptım. Hatta terzilikle bile ilgilendim. Bana güreşi sevdiren yine babam ve ağabeyim Erdoğan oldu. İkisi de çok severdi güreşmeyi, evde boğuşurduk. Gücüm kuvvetim yerindeydi, fiziki yapım da çok uygundu. Askere gidip geldikten sonra güreş yapmaya karar verdim. Ustalarım beni yetiştirdi, 2 senede başpehlivan oldum. Güreşe başlarken ‘altın kemeri alacağım’ diye iddiamı ortaya koydum ve başardım. 3 kez birinci olunca, altın kemeri aldım.
Altın kemer sahibi olmak tabii ki çok büyük bir gurur ve mutluluk. Kırkpınar’da 3 kez birincilik aldım ve altın kemeri taktım. Altın kemerli başpehlivan olarak ilçeye gelince beni omuzlarda taşıdılar, çok kıymet verdiler. Karamürselliler çok sahip çıktı bana.
Ağabeyim Erdoğan Demir rahatsızlanmıştı, onunla yakından ilgilenmem gerekiyordu. 4 ay kadar güreşe ara vermek zorunda kaldım. İyi pehlivan olduğum zamanlardı, güreşe ara verince herkes şaşırdı. Benim güreş felsefem; bu işi ya tam yapacaksın ya da hiç yapmayacaksın. Yarım yamalak yaptın mı iyi pehlivan olamazsın. Ağabeyim iyileşince moralim düzeldi, tekrar güreşe başladım ve Türkiye’de ilk üç pehlivan arasına girdim.
15-16 yıl güreştim, çok güzel başarılar elde ettim. Ekmeğimi harp yaparak kazandım diyebilirim. Bizim zamanımızda iyi pehlivanlar vardı; Ordulu Mustafa, Kara Ali, Ordulu Davut, Hüseyin Çokal, Arap Mustafa… Onlara karşı büyük mücadeleler verdim.
40 yaşında bıraktım. Ereğli’de lokanta açmıştım, güreşle tam anlamıyla ilgilenemedim. Dedim ya güreşe kendini vereceksin, baktım kendimi veremiyorum, bıraktım. İş hayatıyla birlikte güreş yürümüyor. Lokantayı kapattıktan sonra da düğün salonu işlettim.
Evet. İlk yetiştirdiğim isim Kadir Birlik’ti, benim çırağımdı. Sonra Ahmet Taşçı geldi. Hatta Ahmet Taşçı’yı plajda keşfettim desem yeridir. O zamanlar çok yüzerdik, Ahmet de sahile gelirdi, meraklıydı güreşe. Kumsalda boğuşurduk. Baktım Ahmet çok kuvvetli, boğuşurken beni bile zorluyor. O zaman bir fabrikada çalışıyordu. Bana dedi ki, ‘Ben pehlivan olabilir miyim?’ Ben de ‘Olabilirsin ama işi bırakman lazım. Sadece güreşle ilgilenirsen yakın zamanda iyi yerlere gelirsin’ dedim. İşi bıraktı, bizimle çalışmaya başladı ve bir yılda başarı elde etti. Başarılarıyla camiada kendisini kabul ettirdi, Karamürsel’e ikinci altın kemeri getirdi. Onun güreşe başladığı zamanlar benim son dönemlerimdi. Ahmet Taşçı’dan sonra çok iyi bir pehlivan çıkmadı ne yazık ki. Evet, pehlivanlar var, çalışıyorlar ama kimse eskisi gibi hırslı değil.
Elbette, ‘nerede o eski güreşler’ dediğim çok oluyor. Şimdi de iyi pehlivanlar var ama güreş yapıyorsan başka bir iş yapmayacaksın, kafan hep güreşte olacak. Kafaya başka bir şey takmayacaksın. Sabah kalkıp antrenmanlarına odaklanacaksın. Üzülmeyeceksin, moralin çok iyi olacak. Ben çok çalışıyordum. Her gün 2 saat yağlı antrenman yapıyordum, sonra koşuyordum. Dağlara çıkar koşardım, hatta halatın bir ucunu belime bir ucunu arabaya bağlar, arabayı çekerdim. Kolay kolay iyi güreşçi olunmuyor, çok çalışmak gerekiyor. İyi güreşçi olmanın sırrı çok çalışmak ve her gün antrenman yapmaktır.
Ben Karamürsel’de doğdum, büyüdüm. Karamürsel çok güzel bir ilçe. Hatta arkadaşlarım ‘Sen böyle cıvıl cıvıl, güzel bir ilçede nasıl pehlivan oldun, başka işler yapmadın?’ diyorlardı. Buraya geldiklerinde hayran kalıyorlardı ilçemize. Son yıllarda yapılan hizmetlerle daha da güzelleşti. Özellikle sahillerimizi çok güzel yaptılar. Başkanımız İsmail Yıldırım’ın çok güzel hizmetleri oldu. Sağ olsun, o bizi biz de kendisini çok severiz. Zaten komşuyuz da görüşürüz sık sık. Karamürsel’i çok seviyorum. Arkadaşlarım bana ‘Cennette oturuyorsunuz’ der.
Nursen, Karamürsel’in kızıdır. Liseye gidip gelirken görüyordum ve beğeniyordum. Aramızda 19 yaş fark vardı. Nursen liseyi bitirip Karamürsel Belediyesi’nde başkan sekreteri olarak çalışmaya başlamıştı, ben de başkana gidip gelirken daha çok görüyordum onu. Evlenmeye niyet ettim ve teklifte bulundum. İlk etapta kabul etmedi ama sonra o da beni sevdi ve nişanlandık. Yüzüklerimizi de Karamürsel Belediye Başkanı Albay Mithat Güney taktı. 1981 yılında evlendik. Eşim Nursen şu an Karamürsel Yardımseverler Derneği’nin yönetim kurulunda görev yapıyor. Hatta Nursen ile ilgili unutamadığım bir anım var.
Arap Mustafa, Kara Ali, Ordulu Davut, Ordulu Mustafa, Hüseyin Çokal rakibimdi. Bu isimler zamanın en iyi güreşçileriydi. Yalova’da bir güreşte Ordulu Mustafa’yı yendim. Onu yendiğimde deyim yerindeyse ortalık yıkıldı. Çok gençtim, herkes şaşırdı. Sonra Nursen’e evlilik teklif ettiğim zaman Edirne’de güreşe gittim. Arap Mustafa ile güreştim. Ancak Arap Mustafa güreş sırasında gözüme parmak attı buna rağmen yenik sayıldım. Büyük olay oldu bu. Hastanelik oldum, gözümün içi çizildi, ameliyatlar geçirdim. Bu olay çok ses getirince, İzmit Durhasan Köyü’nde sadece ikimiz arasında güreş tekrarlandı. Yendim Arap Mustafa’yı ve aldığım madalyayı Nursen’e armağan ettim.
Karamürsel’i çok seviyorum. Bu şehre hizmet edenleri kutluyorum. Pehlivanlara da çok çalışmalarını, güreşe daha çok eğilmelerini tavsiye ediyorum.
NASIL ARANDI: #Aydın Demir # Karamürsel # güreş # Kırkpınar Yağlı Güreşleri #