Kendi markanızı kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreçte sizi en çok motive eden şey neydi?
Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra aile şirketimizde, insan kaynakları müdürü olarak çalışmaya başladım. Denira adlı tekstil şirketimiz bir süre sonra ailece yaşadığımız büyük bir sağlık sorunu nedeniyle çöküşe geçti. Dört kardeş olarak, her birimiz fabrikamızın ayrı bölümlerinin müdürleriydik ama bilemezdik ki bu kadar birbirine bağlı dört kardeşten biri düşerse hepimiz domino taşı gibi yıkılırız. Öyle de oldu... Abim Dr. Orhan Deniz, tıp fakültesi mezunu olmasına rağmen “asla doktor olmam” derken, rahatsızlanan Suna ablam için doktorluğa başladı. Tekstil alanında eğitimin alan tek kardeşimiz Perihan Deniz de işi yürütmek istemedi ve harika kostümler diken PeriDk markasıyla yoluna devam etti. İşte tam da o dönemde ben de çocukluk hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim. Ama buna vesile olan iki ismi asla pas geçemem… Sevgili Nesrin Timuçin ve abim Orhan Deniz.
Markanızı kurarken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Çok zor bir süreçti ama abim Orhan Deniz sayesinde karşılaştığım doğru insanlar, yolumun en doğru insanla yani halen Devlet Opera ve Balesi’nin genel müdürü olan Tan Sağtürk ile kesişmesini sağladı. O olmasaydı belki de ilk yokuşta yıkılırdım ancak o bana hep güvendi ve ben de onun için hep en iyisini yapmaya çalıştım. Yine o yıllarda abim, arkadaşı Oya İşeri ile de yollarımızı kesiştirdi. O gün bu gündür Oya ve eşi Sedat Gever yani Dora Kreatif ajans sayesinde kurumsal kimliğimizi de kurmuş oldum.
Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız? En büyük destekçiniz kimdi?
En büyük destekçim her daim eşim Oğuzhan Dolgun ve tabii ki ailem olmuştur. Bana hep güvenip hiç sorgulamadan doğru bildiğim yolda yürümeme destek oldular.
İlk adımı attığınızda en büyük hayaliniz neydi? Bugün o hayale ne kadar yaklaştığınızı düşünüyorsunuz?
İtiraf etmeliyim ki başlarda tek hayalim bir iş kurup ailemin borçlarını ödemekti. Ancak aradan 2-3 yıl geçince öğretmenlerimizin kutsal bir iş yaptıklarını ve öğrencilerimizin gelişimlerini görmek beni bambaşka bir duyguya taşıdı. Seçilmişlik, kader, evren, hırs belki de kendini bulma. Yazarak tarifi yok… Asla marka olacağımı düşünerek bu yolda yürümedim. Yüreğimi koydum! Ben, ablam Suna’nın oğlu Mehmet Efe dahil üç erkek annesiyim ama yeri geldi, öğrencilerimiz onlardan önde oldu. Sanki bir tohum ekiyoruz ve ardından filizlenip meyve veriyor. Bence bu kurumu “marka” yapan, işte bu filizlenip meyve veren tohumlar.
Markanızı rakiplerinizden ayıran en önemli özellik nedir?
İzmit Sanat Merkezi ruhu. Biz öyle bir kadroyuz ki! Ve ben çok şanslıyım çünkü yüreğiyle birbirine bağlı bir aileyiz. Bu sevgi de öğrencilerimize en kaliteli eğitimi verme enerjisi sağlıyor.
Gelecekte kendinizi ve markanızı nerede görüyorsunuz?
Tüm bu mezunlarımız için bir sahne kurmayı hayal ediyorum. Sanatlarını icra edebilecekleri, İzmit seyircisini birbirinden güzel etkinliklerle buluşturacak “Sen Varsan Sanat Var Sahnesi” hayalim, umarım bir gün gerçekleşir.
Sizinle aynı yolda yürümek isteyen kadınlara en önemli tavsiyeniz ne olurdu?
Yüreğini koymak… Eğer burada bir eksik varsa, ülkemiz koşullarında çok da zorlamanın bir anlamı yok. Ticaret zevk için yapılmaz, statü kazanmak için hiç yapılmaz çünkü başarı getirmez. Ama yaptığınız iş tüm zorluklara rağmen sizi gece uyutuyorsa ve ertesi sabah tüm enerjinizle kapıdan çıkmanıza sebep oluyorsa asla vazgeçmeyin. Kimseyi dinlemeyin, kimsenin sizi işinize küstürmesine izin vermeyin.
Eğer bugünkü bilginiz ve deneyiminizle en başa dönebilseydiniz, neyi farklı yapardınız?
Hiçbir şeyi. Ben hiç bilmediğim sektörde hep işveren olarak, personelimiz kadar çok çalıştım. Her deneyim sahibinin tecrübesi benim için kitaptı ve her eleştiri benim için hataları düzeltebilme şansıydı. Her zorluk beni savaşçı yaptı. Cesaretim beni güçlü kıldı. Bugünkü deneyimlerim belki de gelecekteki deneyimlerimin yanında az kalacak. O yüzden bence deneyimlemenin sonu yok çünkü çağ değişiyor, kuşaklar değişiyor, teknoloji değişiyor…
8 Mart sizin için ne ifade ediyor?
8 Mart’ın kökeni işçi kadınların hak mücadelesine dayanıyor. O dönemden bugüne anlamı genişledi ve artık sadece işçi hakları değil, kadınların toplumsal hayattaki eşitliği, özgürlüğü ve gücü de vurgulanıyor. Gerçekten de hâlâ eşit haklar konusunda mücadele edilmesi gereken noktalar var. Benim için 8 Mart, kadınların doğasındaki gücün ve kadınların varlığının kutlanması… Bunu hissetmek ve bu şekilde yaşamak da aslında tam da kadınların yıllardır savunduğu şeylerden biri.
NASIL ARANDI: #nurhan deniz dolgun # izmit sanat merkezi # kocaeli # 8 mart dünya kadınlar günü